Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Yine mi bitti demeden...
Aslında ilk bakışta birbirine çok benzeyen iki milli takımdı bunlar. Yerli oyuncu oynatmayan, gençlere pek güvenmeyen bir ligde forma giyiyorlardı ağırlıklı olarak. Maddi gücüyle övünen ama üretme konusunda kısır, işler iyi giderken her an panikleyebilen, çabuk ve basit hatalar konusunda hiç sıkıntı çekmeyen iki ‘kardeş’ takım... En iyi anlarında bile tam güven vermeyen, en kötü anlarında ise işlerin sarpa saracağını çok net hissettiren kırılgan cinsten... Kadrosu eksik ve zayıf, bütünlüğü sorgulanan, yıldızı olan, ama potansiyelle kinetik arasındaki fark açısından dertli...
Ama seri maçlar sonunda gördük ki durum hiç de öyle değil. Birbirlerine neredeyse hiç benzemiyorlar. Bir yanda arada panik olsa da, basit hataların yüzünden kendini zora soksa da, taş gibi bir takım. Her şeye hakim, ne yaptığını ve takımını çok iyi bilen bir koç. Eksikliklerini dayanışarak kapatmak için elinden geleni yapan bir ekip.
Öte yanda ise hep kaybetti derken, aslında her şey kötü gidiyor zannederken bir şekilde en karanlık dehlizlerde çıkış yolu bulan, zora girmeden değil imkânsıza yaklaşmadan kıpırdamayan bir oyuncu topluluğu. Aslında hâlâ takım değiller ama bu futbol takımının ilginç bir birliktelik olduğu kesin.
Kabul edelim, maç öncesi daha çok çaresizlik görünüyordu. Düşünün, Lucescu gibi bir kurt bile ne yapacağını şaşırmış gibiydi. Birkaç gün önce oynattığı oyuncuların ağırlıklı bir bölümünü değiştirmişti. Sanki Bundesliga’yı bu iki günlük arada izlemiş gibi Almanya kökenli oyuncuları boca etmişti. Kolay kolay başvurmadığı çift forvete dönmüştü. Kontrol değil, hücum diyordu! Hiç de olacak iş gibi durmayan bir şeyi oldurdu A Milliler. Doğrusu tam da beklemediğimiz yerden…
Oysa basketbolun kafası çok daha rahattı. Ayaklar yere hep sağlam basıyordu. Cedi değil Jedi vardı. Furkan gerçekten Korkmaz’dı. Sinan büyük kaptandı. Melih attığını vuruyordu. Uzun süredir oynamayan, sorunlu diye düşündüğümüz Semih bile takımın en dişli neferlerinden biri olmuştu. Somut konuşayım, 34 yaşında ilk kez böyle bir turnuva gören Erkan Veyseloğlu’na, neredeyse bütün Euroleague sezonunu kenarda beklemiş Barış Hersek’e bakın. Maçın döneceğini onlardan anlayabiliyordunuz.
Öte yanda ise kör topal umutlar hep bakiydi. Arda’yı, Burak’ı bir yüceltiyor, bir indiriyoruz. İniyordu kayık çıkıyordu kayık. İn çık, in çık... Zaman geçiyor, olmaz noktasına koşuluyor, tablo giderek kararıyordu. Ve derken… Bir atak, bir şut, geçen sezonun yıldızı Oğuzhan, en golcülerinden Cenk derken her şey toz pembeye kesiverdi gene.
Futbol da kazandı, basketbol da. İkisinden de hâlâ ümit kesilmemeli dedirttiler. Aslında biraz 1980’lerin Bay Yanlış’la Doğru Ahmet’i gibiler. Bir şekilde beraber yürüyorlar bu yollarda. Toprak aynı, şartlar aynı, yollar aynı. Ama zihniyetler farklı. İşliyor mu peki? Evet, ikisi de işliyor. Fakat birinde yürek pır pır, diğerinde gümbür gümbür. Kaybedebilirler miydi? Kesinlikle evet. Hak edip mi kazandılar. Sayılır. Ama gidiş yolları çok farklı. Doğru, bunlar aynı ülkenin, aynı topraklarda yetişen çocukları... Ama başka dünyaya aitler sanki!
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Ayşenur Arslan’ın Colani ile ilişkisi
- Hatay’da yaşayan Alevi yurttaşlar kaygılı
- Kalın Colani'nin yolcusu!
- Serdar Ortaç: 'Ölmek istiyorum'
- Erdoğan'a kendi sözleriyle yanıt verdi
- Türkiye'den Şam Büyükelçiliği'ne atama!
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama