Türkiye Futbol Federasyonu’nun başkanlık seçimi öncesinde yaşananlar akıllara durgunluk veriyor. Başkan Mahmut Özgener, 10 Şubat’ta gerçekleştirdiği basın toplantısında, önceliklerini belirleyemeyen ve davranış biçimlerini düzeltemeyen yöneticiler yüzünden, futbolumuzun sadece marka değerini değil, birçok başka değerini de kaybettiğini belirtmiş; “Transferde yapılan yanlışlar, teknik direktörün ve futbolcuların hataları ilk hakem yanlışında hasır altı ediliyor. Takımların şampiyonluk yarışında yer alması için hiçbir şartı yerine getiremeyen, teknik konularda hata yapan yöneticiler, hiç yüzleri kızarmadan bütün suçu hakemlere ve federasyona yükleyiveriyorlar” demişti. 23 Mart günü yaptığı bir diğer basın toplantısında da benzer bir suçlamada bulunmuş; “Son dönemde üzülerek görüyoruz ki, bazı yöneticilerimiz Türk futbolunun geleceğini, büyük projeleri, futbolumuzun değişen ve gelişen vizyonunu bir kenara bırakıp ‘Skor yöneticiliği’ yapıyorlar” ifadesini kullanmış, kısır çekişmeler ve hiçbir yere varmayan tartışmalar içinde herkesi futbolun geleceğine odaklanmaya davet etmişti. Başkan Özgener, üç buçuk yıl sürdürdüğü görevine devam etmeme kararını açıkladığı 14 Mayıs tarihli son basın toplantısında yine kulüp yöneticilerini hedef almış; “Futbol, sadece onun gerçek sahipleriyle anılır; onlar da futbolcular, teknik direktörler ve hakemlerdir. Lütfen egolarınızı, kişisel hırs ve beklentilerinizi bu güzel oyunun üzerinden çekin” sözlerini sarf etmişti.

Geçen süre zarfında yaşadıklarıyla tespit ettiği, sistemin içerisine yerleşmiş, kişisel hırs ve egolarıyla Türk futbolunu perde arkasından yönetme hevesine sahip, hegemonya hayali taşıyan zaaf sahibi kişilerin; aday olmama kararının temel nedenlerinden biri olduğunu da eklemişti sözlerine. Basın toplantılarında açıkça suçlanan kulüp başkanları ve yöneticiler, kendilerine yöneltilen eleştirilere yanıt verme gereği bile duymadan, ertesi gün bir araya geldiler. Federasyon seçimi ile ilgili kararlar aldılar, yeni başkanı belirlediler, vekilini atadılar. Başbakan’ın yönetici takımında libero olduğunu söyleyen Mehmet Atalay, ikna edilerek adaylıktan vazgeçirildi. Emine Erdoğan’ın yeğeniyle evli, İstanbul Büyükşehir Belediye Spor Kulübü Başkanı Göksel Gümüşdağ, başkanvekilliği sözü verilerek ikna edildi. Özgener’in yönetim kurulunda sağlıktan sorumlu üye olarak görev yapan Mehmet Ali Aydınlar başkan adayı belirlendi. Kulüpler Birliği’nin destek açıklamasının ardından; 2. ve 3. lig temsilcileriyle de bir araya gelen, plan ve projelerini anlatan Aydınlar’ın, son olarak Başbakan ile görüştüğü belirtiliyor. Yıllar önce devletin bürokratik işleyişinin dışına çıkmak, karar ve uygulama süreçlerini hızlandırmak, gelirleri arttırmak ve daha başarılı sonuçlar almak amacıyla özerk hale getirilen Türkiye Futbol Federasyonu’nda seçim öncesi yaşananlar böyle. Kapalı kapılar ardında pazarlıklar yapılıyor. Yönetimde ve kurullarda kimlerin, hangi adamının yer alacağı tartışılıyor. Sonuçta birileri karar veriyor, diğerleri uyguluyor. Aynı şeyi tekrar tekrar yaparak farklı sonuçlar bekliyoruz; Albert Einstein’ı anarak...

\n\n