Barış Doster

Denge politikası ve devlet kapasitesi

13 Ekim 2021 Çarşamba

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan; BM zirvesi için gittiği ABD’den döndükten sonra ve Rusya’ya gitmeden önce, ikinci parti S-400 hava savunma sistemi alımının gündemde olduğunu söylemişti. Bu sözler, hem görüşme öncesinde Rusya’ya yapılan bir jest idi hem de Türkiye’nin ABD’ye tepkisini gösteriyordu. Türkiye’nin ABD’ye mecbur, mahkûm, muhtaç olmadığını kanıtlamaya yönelikti.  

Son birkaç gündür, Türkiye bu kez ABD’ye olumlu mesajlar veriyor. Bu ayın sonunda İtalya’nın başkenti Roma’da toplanacak G20 zirvesinde, ABD Başkanı Joe Biden ile görüşecek olan Erdoğan, ABD’den yüklü miktarda silah alımını gündeme getirdi. Türkiye’nin listesinde Patriot ve F-16 uçakları da var. Bunun maliyetinin 6 milyar dolar olacağını yazdı gazeteler.    

Türkiye’nin Rusya ve ABD arasında gidip gelen bu siyaseti, başarısız bir denge politikası olması yanında, ithalat yaparak, silah alarak, diplomatik ilişkileri rayında tutma çabasını da yansıtıyor. Fakat diplomasideki başarısızlığı ya asker yollayarak ya da ithalat yaparak aşmaya çalışmak umulanı vermiyor. Neden mi? Sıralayalım...  

Çünkü Türkiye’nin devlet kapasitesinin ve bu kapsamda ekonomik gücünün bir sınırı var. Diplomatik gerilimi azaltmak istediğimiz ülkeden silah almak, yabancı yatırım beklediğimiz ülkenin girişimcilerine arazi satmak sürdürülebilir bir politika değil. Sonu yok.  

ABD’YLE İLİŞKİLERDEKİ YANLIŞ ZEMİN

 Türkiye ile ABD arasındaki ticaret hacmi toplam 21 milyar dolar. Türkiye bunun artmasını istiyor. Ticaretin artmasına kimsenin itirazı yok ama mevcut koşullarda bu ticaretin artması, Türkiye’nin ABD’ye, savunma sanayisi başta olmak üzere, yüksek teknolojide bağımlılığının artması gibi bir risk de içeriyor.   

Türkiye’nin ABD ve Rusya arasında izlediği denge politikasının sağlıklı, tutarlı ve sürdürülebilir bir yanı yok. Olmadığı Suriye’de görüldü. Libya’da görüldü.  

Doğu Akdeniz, Afganistan, Dağlık Karabağ gibi konu başlıklarında ise Türkiye, kapasitesinin sınırlarını gördü. Nitekim gelen uyarılar üzerine, Doğu Akdeniz’deki enerji arama faaliyetlerine son verdi. Afganistan siyasetinde geri adım attı. Dağlık Karabağ’da ise Rusya’nın üstünlüğünü kabul etti.  

Bu politikanın ABD’yle ilişkilerde ise hiçbir yararı, kazanımı olmadı. Tersine ABD’nin daha da küstahlaşmasına zemin hazırladı. ABD; PKK - PYD - YPG ve FETÖ terör örgütlerine verdiği desteği kesmedi, tersine artırdı. Sözde soykırım iddialarını kabul etti. Türkiye’nin hiçbir talebine olumlu yanıt vermedi. Hiçbir hassasiyetini gözetmedi. Üstüne üstlük bir de Türkiye’ye karşı CAATSA yaptırımlarını devreye soktu.  

Sorun şu: ABD’nin hegemonyası geriliyor ama Türkiye halen Soğuk Savaş ezberleriyle hareket ediyor.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları