Çiğdem Toker

Başkanlık kampanyası başladı

07 Mayıs 2016 Cumartesi

Davutoğlu’nun gönderilme biçimi kadar, kendisinin bunu değerlendirme biçimi de dramatikti.
Sanki bir Avrupa toplumuymuşuz; sanki, istifa bizim buralarda adeta “intihar”a denk bir girişim olarak algılanmıyormuş gibi, sarsıcı bütün toplumsal olaylarda yönetici kadrolardan beklediğimiz erdemli ve cesaretli davranışı Davutoğlu’ndan da boşuna bekledik. Maddi ya da psikolojik çok fark etmiyor, -güce bağımlı bütün figürler gibi- o da bu cesareti sergilemek yerine; düşülen üzücü durumu perdeleyen refik, emanet, zaruretten oluşan bir hamaseti tercih etti.
Eski Türk filmlerinin unutulmaz “Siz kovmuyorsunuz, ben istifa ediyorum” repliği tadındaki “Beni kimse göndermiyor, ben kongreye götürüyorum” diyebilmek için kurguladı zoraki başarı hikâyeleri fazlasıyla acıklıydı.
(“Başarı” demişken, parantez açalım: Başbakan’a yapılan operasyondan iki gün önce, İMC TV’deki Gündem Müzakere programında sorular yönelttiğimiz Anayasa Komisyonu üyesi ve HDP Mardin Milletvekili Prof. Mithat Sancar, Cizre’de yakılarak öldürülen 173 kişi, henüz bodrumlarda ve sağken, Davutoğlu’nun kendilerine “Genelkurmay Başkanı’na talimat verdim sağ çıkarılmaları için” dediğini aktarmıştı. İlk kez kamuoyuna yapılan bu açıklama ve o sözün sonuçları, Genelkurmay’ın kime bağlı olduğu sorusunu yeniden güncelleyecek niteliktedir.)
Başbakan’ın konuşmasında kaldık...
Velhasılı, sizi idam sehpasına götürenlere bile nezaket gösterme mecburiyeti hissettiren o anlaşılmaz “Kimseye kırgın değilim” naziresiyle yaptığı finalse, zaten hayli düşük olan inandırıcılığını büsbütün sıfırladı.

***

Davutoğlu’nu gönderir göndermez “rahatladığı” söylenen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, dün Eyüp’teki toplu açılış töreninde yaptığı konuşma, başkanlık kampanyasını fiilen başlattığı gün olarak tarihe geçecek. Bu konuşmanın zamanlaması ile başlıklarına dikkat.
Operasyonun hemen ertesi günü; başkanlık, yeni Anayasa, AB ilişkileri üzerine verilen keskin mesajlara bakılırsa gerçekten Erdoğan’ın, Davutoğlu’nu bile önünde ne kadar ciddi engel gördüğü daha iyi anlaşılıyor.
Davutoğlu’nun teselli edermiş gibi görünen “Bu tür makamlar bir çeşit bayrak yarışıdır” ifadesi, Erdoğan’ın Başbakanlık’ı, ilkokul sınıf başkanlığı düzeyinde bir temsil olarak gördüğünün açık tescili niteliğinde.
Özellikle, “Başkanlık sisteminin bizim için yeni değil geleneksel olduğu” ifadesi ile Avrupa’ya “sen yoluna biz yolumuza” diye meydan okuması, otoriterlik dozunun yükseleceğine ve AB ile ilişkilerde kırılma yaşanacağının işareti.
Bütün bunlar yaşanırken, yürütmenin neredeyse bir hizmet birimi gibi çalışır durumda görüntüler veren Meclis’te “kiralık işçi” tasarısı yasalaştı. Erdoğan’ın her geçen gün daha da “gözüne girdiği” konuşulan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu’nun patronajında hazırlanan bu yasa, rejim ile sermaye arasındaki güçlü borçluluk ilişkisine bir düğüm daha atacak.
Parlamenter sistemi ve anayasası fiilen askıya alınmış ülkemizde, dün yeni bir eşik dönüldü.

***

Not: Tam son cümleleri yazarken, karşımdaki haber kanalında beliren alt yazıyla irkildim. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde Erdem Gül ile birlikte yargılanan Can Dündar, karar için verilen ara sırasında beklerken yaklaşan silahlı bir saldırgan “Sen vatan hainisin” diyerek herkesin gözü önünde iki el ateş etmişti. Can, büyük şans eseri kurtulurken gazeteci meslektaşımız Yağız Şenkal seken kurşunlarla bacağından yaralandı. Can’a, Yağız’a büyük geçmiş olsun dileklerimi ayrı ayrı iletiyorum.
“Saldırganı tanımıyorum ama saldırganı kimlerin cesaretlendirdiğini çok iyi biliyorum” diyen Genel Yayın Yönetmenimiz Can Dündar’a yönelik suikast, bu yazıyı doğal yollarla bitirmiş oldu...
Bu yazıya sığmayan ve bitmeyecek olansa, gerçeğin peşinde koşma ve aydınlatma arzumuz. Vatan sevmeyi kendi tekelinde zanneden kimseye boyun eğmeden, en iyi bildiğimiz işi, haberciliği yapmayı sürdüreceğiz.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Hoşça kalın 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları