Çiğdem Toker

‘Benden Sonra Tufan’ (24.03.2014)

24 Mart 2014 Pazartesi

Apres moi le deluge (Fransızca)
After me the deluge (İngilizce)
Nach mir die Sintflut (Almanca)
Efter mig syndafloden (İsveççe)
Dopo di me il diluvio (İtalyanca)
Depois do diluvio (Portekizce)
Despues de mi el diluvio (İspanyolca)
Benden sonra tufan (Türkçe)
Deyimler, oluştukları toplumların kültürel birikimini yansıtır.
Tam da bu nedenle, eşanlı olarak birden çok dilde karşılığı bulunurken, aynı zamanda “yaşamakta olan” deyim sayısı pek azdır.
Bundan 300 yıl önce Fransız Kralı 15. Louis’nin söylediği “Benden sonra tufan” işte bu ender deyimlerden biri.
“Benden sonra tufan”, “Aydınlanma çağı” olarak bilinen ve toplumsal yaşamın esaslı değişimlere uğradığı düşünsel bir sürecin hemen başlangıcında söylenmiş.
Twitter erişimine getirilen yasak, 300 yaşındaki bu deyimin, bütün Batı dillerinde karşılığının bulunması ve geçerliliğini korumasının rastlantı olmadığının kanıtı.
Rastlantı değil; çünkü dünya tarihi, koltuğu bırakmamak uğruna her türlü baskıyı reva gören nice otoriteri katmış ve katmakta tozlu sayfalarına.
Toplumsal dönüşüm açısından benzer bir eşikteyiz...
İfade özgürlüğünün en canlı ve dinamik mecrası haline gelen Twitter’ı kapatmanın ardındaki hoyrat korku, 15. Louis’nin Aydınlanma Çağı’nın ayak seslerini duyduğu andaki korkusuna bu yüzden çok benziyor.
Nasıl ki 15. Louis’nin çırpınışları; Kant’ın, Diderot’nun, Rousseau’nun Hume’ün, Locke’un açtığı yolu geriye çevirmeye yetmediyse, ülkesini dünyaya rezil etme pahasına “Benden sonra tufan” diyen Başbakan’ın yasaklama hamlesi de Twitter aydınlanmasını karartmaya yetmeyecek.
Doğrudur; artık ABD Dışişleri Bakanlığı’nın halimizi “kitap yakmak” gibi korkunç bir çağrışımla andığı bir ülkede yaşıyoruz.
Doğrudur; başlayan her yeni gün, aklımızı başımızda tutabilmek için daha fazla çaba harcamamız gerekiyor.
Onun için bugünlerde, var gücümüzle yeni DNS ayarları ile VPN’ler arıyoruz.
Ararız.
Dünyanın herhangi bir “normal” ülkesinde, ortalama vatandaşın asla ilgilenmek zorunda kalmadığı yöntem ve tekniklerle donatmak zorunda kalıyoruz kendimizi.
Donatırız.
Yüz binlerce takipçisi bulunan, trilyonluk kaynakları yöneten kabine üyeleri, “memnun da olmadık doğrusu” diye mahçup demeçler verirken, iktidarın maaşlı “trolleri”, komşu kızını pencereden oyuncak dürbünle seyreden, kapıların ziline basıp basıp kaçan ergenler misali, Twitter’a gizli gizli girip bakıyorken üstelik, çok daha heyecanlı oluyor.
“Türkiye Cumhuriyeti Devleti gücü”nün “kök kazımakta”; kazınmak istenen köklere rıza üreten “troller”de değil, ifade özgürlüğüne sahip çıkan gençlerle çoğalacağı nasıl olsa anlaşılacak...

‘Sınır İhlali’ Öyle mi
“Sınır ihlali” gerekçesiyle düşürülen Suriye uçağının, düşme anının haber kanallarından canlı yayımlanabildiği, TSK’nin resmi açıklamasından bir buçuk saat önce Başbakan’ın seçim mitinginde pilotlarını tebrik ettiği bir ülkede yaşıyoruz artık.
Üç yıldır, 900 kilometrelik hat boyunca delik deşik olmayan kasaba, sınırı ihlal edilmeyen köy kalmamışken, kamyon kamyon silahı sınır ötesine aratmadan taşımak uğruna kanunlar değiştirilip yargıçlar savcılar dağıtılırken, uçak düşürmenin ülke güvenliğiyle ilgisinin daha ayrıntılı bir izaha ihtiyacı var.
Kendisine boyun eğmeyen herkesin hayatını dar etmeye yeminli bir iktidarın yönettiği Türkiye’de, “sınır ihlali” deyiminin anlamı çoktan değişti çünkü.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Hoşça kalın 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları