Çiğdem Toker

En kıymetli oyumuz

16 Nisan 2017 Pazar

Değerli okurlar.
Kimin yaşı nereye, kaç seçim öncesine dek uzanıyor bilemem.
Ama bildiğim bir şey var. Bugün hepimiz şu çağımıza kadarki en kıymetli oyu kullanacağız.
Tercihimiz; doğup büyüdüğümüz yahut memleket bildiğimiz topraklarda, onurlu birer yurttaş olarak yaşama hakkımızdır, başka bir şey değil.
Eşit, özgür, onurlu yurttaş olma hakkımız için gidiyoruz sandığa.
Gazetecilikte çok yılı geride bıraktım.
İtiraf etmeliyim ki, günün birinde sandık tercihimi okuyucularla paylaşma ihtiyacını duyacağım, aklımın ucundan geçmezdi.
Çünkü bize, kimini rahmet, kimini saygıyla andığımız ustaların en başta öğrettiği, şaşmaz biçimde benimsediğimiz iyi gazetecilik ilkelerinden biriydi:
Gazetecilerin siyasi tercihlerini yansıtmaları doğru değildir.
Fakat günü geldi ve bu ilkeyi dönüştüren bir hakikat çıktı ortaya:
Siyaset kılığında zuhur eden örgütlü kötülük, elinizden kalemi alıp ağzınızı kapatıyor; zindanlara tıkıyor, kapılarına kul olmadığınız için hedef haline getirip açık açık ölümle tehdit edebiliyorsa, bu zalimliklerin daha çok güç alacağı metne karşı duruş, bireysel ve toplumsal saygınlığın zorunlu bir koşuluna dönüşür.
Onun için de iyi gazeteciliğe dahildir.

‘Gan imet’ rezili
Bugün halkoylamasının nasıl bir ortamda yapıldığını unutmama sorusu:
Eğer “hayır” diyecek herhangi bir kişi “Evet diyenlerin karısı, kızı bize ganimettir” demiş olsa, şu an dışarda özgürce dolaşabilir miydi?

Sadat kurucusu da ‘eyalet’ demiş


Anayasa teklifinin “eyalet”i mümkün kıldığında tereddüt yok.
Erdoğan’ın Bahçeli’ye “Ben ne diyorum sen ona bak” sözü bu realiteyi ortadan kaldırmıyor. Başbakan’ın başbakanlığı bırakma sözü ise blöf bile değil. Yani koskoca heyet, metne eyalet kelimesini mi koyacaktı da oradan anlayacaktık?
Aklımızla dalga geçilmesin. Bunca hassas bir sözcüğün yer alması, teklifin daha Meclis’e geldiği gün kadük kalmasıyla sonuçlanırdı.
Bugün oylayacağımız metinde, yürütme tamamen cumhurbaşkanına geçiyor. 123. maddesi de bugün ancak kanunla mümkün olan kamu tüzel kişiliği kurma yetkisini kararnameyle cumhurbaşkanına devrediyor.
Ve eyalet konusunda “ihale”, Başdanışman Şükrü Karatepe’de kalmış görünüyorsa da, Cumhurbaşkanı’nın bir diğer Başdanışmanı emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi, konuyu iki yıl önce gündeme getirmişti. Ta Sadat A.Ş. başkanlığı sırasında.
Tanrıverdi’nin sunumunu yaptığı “Çözüm sürecinin ulaştığı aşamada ASDER-ASSAM raporu” şirket sitesinde erişime açık. Ocak 2015 tarihli sunumdan pasajlar:
- Eyalet sistemi getirilmelidir. Türkiye Cumhuriyeti’nin taşra teşkilatı ve devletin yönetim şekli tekrar düzenlenmelidir. Bu sistem hem Kürtlerin ve diğer etnik grupların özerklik isteklerini kapsayacak hem de devlete bağlılık ve aidiyet duygusunu artıracak şekilde oluşturulmalıdır. Her bakanlık kendine bağlı en fazla 6 veya 10 birimi layıkıyla sevk ve idare edebilir. 81 vilayet merkezden dirayetle yönetilemez.
- Merkezi idarenin, hem ülkemizin diğer milletler nezdindeki menfaatlerini bihakkın koruyabilmesi, hem de mahalli ihtiyaçlarını daha yakın tespit ve karşılanabilmesi için coğrafi ekonomik sosyal ve etnik şartlar göz önünde bulundurularak eyalet sistemi oluşturulmalıdır.
- Eyalet valileri seçimle işbaşına gelmeli; adalet, iç güvenlik, savunma ve dışişleri merkezden, devletin diğer faaliyeti alanları eyaletler tarafından mahallinden yönetilmelidir.
Hatırlatmış olalım.

Oy kullanırken dikkat


Tercih mührü basıldığında mürekkep karşıya geçerse oyun geçersiz olup olmayacağı çok merak ediliyor.
Yurtdışı müşahit ve seçmenlerden ulaşan bilgiyi paylaşalım:
Oy pusulası, zarfa girecek büyüklükte. Katlamaya gerek kalmıyor.
Normalde, diğer tarafa iz biçiminde geçen mürekkebin, geçtiğinin belli olduğunu ve geçersiz sayılmadığı belirtiliyor. Ancak emin olmak istiyorsanız pusulayı havada birkaç kez sallayarak kurumasını sağlayabilirsiniz.
Heyecanlı yapıda olan seçmenlerin, kabine girmeden önce sakinleşmesi tavsiye ediliyor.

Karayolları’na ihale freni şart
Halkın vergisini haksız dağıtmanın bin yolu var.
“Pazarlık usulü” ihale bunlardan önde geleni. Yöntem, Kamu İhale Kanunu’nda düzenlenmiş. Meşhur 21. madde diyor ki:
“Ey devlet, ey Karayolları, eğer falanca yerde deprem, sel olduysa, salgın hastalık çıktıysa, ya da benim burada sayamadığım ama senin öngöremediğin ters bir durum çıkarsa, milletin parasını dağıtacağın ihaleyi acele olarak yapabilirsin.”
Böyle bir çağrının bürokrasideki karşılığı, belirlediği firmalara haber verip teklif istemesi.
Yani rekabet gözeten açık bir yarışma yapmaması. Vakit yok ve kanun acele yapabilirsin demiş ya. Durum gerçekten parlak değil. Müteahhitler değil tabii, bizim için.
Depremle, selle, doğal afetle, ani kayıpla zerre kadar ilgisi olmayan onlarca ihale, (yüzlerce diye ifade etmeye az kaldı) “pazarlık usulüyle” az sayıda ve kimler olduğunu tahmin edebileceğiniz firmalara dağıtılmış durumda. O dosyayı ayrıca açacağım.

SİCİL NOTU
3. havalimanında önce sermaye uçtu: 2.5 milyar TL


İGA Havalimanı İşletmesi A.Ş, İstanbul’daki 3. havalimanı inşaatını yürüten beş şirketin kurduğu “görevli şirket”in adı.
2013 yılı sonunda 100 milyon TL ile kuruldu. Kamuoyunda “havuz müteahhitleri” olarak da anılan Cengiz, Mapa, Limak, Kolin, Kalyon, bu şirkette eşit hisse sahibi.
Ticaret Sicil kayıtları, İGA A.Ş’nin geçen hafta çok büyük bir sermaye arttırımına gittiğini haber verdi.
1 milyar 250 milyon TL sermaye ikiye katlanarak, 2.5 milyar TL’ye yükseltildi.
Her bir ortak şirketin payı 500 milyon TL’ye çıkmış.10 Nisan 2017 tarihli Ticaret Sicil gazetesinde yayımlanan kararda, arttırılan sermayenin yüzde 25’inin tescilden önce ödeneceği belirtiliyor.
Yakın zaman önce beş patrondan 312.5 milyon TL’nin çıktığını tahmin edebiliriz. Kalan 937.5 milyon TL 24 ay içinde ödenecek.
Soru şu: Üç buçuk yıl önce 100 milyon TL sermaye ile kurulan İGA’nın bugün 2.5 milyar TL sermayeye ulaşması neyin büyümesidir?
Türkiye’nin mi, seçilmiş müteahhitlerin mi?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Hoşça kalın 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları