Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç; bütçe görüşmelerinin son günü iktidarı savunur, eleştirileri yanıtlarken “Hepsi, kim varsa bu topraklar üzerinde o kimliğe saygı duyacağız. O kimliğin

bütün kültürel haklarını, anayasal haklarını vereceğiz, tanıyacağız. Diline saygı duyacağız. Ben Kürt’üm diyen bir insanın eğitim, kültür, dil hakkı ne varsa vereceğiz” dedi.

Gazeteler, başlıklarında Arınç’ın bu açıklamalarının ne olduğu ve nereye varmayı istediği hâlâ anlaşılamayan Kürt açılımına hükümet yeni bir ivme kazandırmayı amaçlıyor diye yorumladı...

Erdal İnönü ile birlikte Başbakan Demirel’in, 1990’larda Diyarbakır’da “Kürt kimliğini tanıyoruz” dediğinden beri bu gerçeği yadsıyan yok!

Kürt kimliğinin tanınmasından sonra kültürünü yaymaya yönelik gelişmeler izlendi.

Kürtlerin kendi dillerini konuşmasını engelleyen kurallar kalktı. Kürtçe yayın yapan radyo ve TV’lere, açılan özel kurslarda Kürtçe öğrenmek, eğitim görmek olanakları sağlandı.

***

Sorunun temel dayatması anayasa ile ilgili. Arınç, bir yandan dil, kültür ve eğitim üzerinde daha geniş olanaklardan söz ederken asıl beklentiye, etnik (Kürt) grupların temel dayatması eşitliğin sağlanacağını vaat ediyor...

Arınç’ın “Bütün kimliklerin anayasal haklarını tanıyacağız” sözünü, BDP’liler elbette alkışlayacaktı. Alkışladı!..

Elbette bu topraklarda yaşayanlara eşit haklar, dil, kültür, eğitim olanakları sağlanmalı, eşit haklara sahip oldukları anayasada yer almalı.

***

Evet ama: Böylesi bir özleme, dayatmalara kavuşabilmenin yolu, sürekli siyasal ve toplumsal gerginlik yaratmaktan, kavgacı, topyekûn inkârcı davranışlardan, kan döken terör örgütünü desteklemekten geçmiyor.

Kürtlük davasına soyunan BDP’nin Meclis içinde ve dışındaki eylemleri, son günlerde izlenen olaylar soruna, 74 milyonluk nüfusun 65 milyonunun iyimser gözle bakmasını sağlayabilir mi?

BDP milletvekili Hasip Kaplan’ın, boyunu da kilosunu da aşan bir çıkışla, “Erdoğan’a Kürtler önünde diz çökerteceklerini” söylemesi…

Bir diğer BDP’li Sırrı Sakık’ın, “Geçmişimizde de zaten katliam kültürü var. 1915’te Ermenilere ve sonra Yahudilere, Kürtlere uygulanan politikalar” diyerek, Türkiye ve Türkler aleyhine kampanya yapanların sarıldığı içeriği tartışmalı kimi tarihsel olayları Meclis kürsüsüne taşıması…

Sakık’ın bu sözleriyle BDP’nin, üç partinin Fransa’ya karşı imzaladıkları ortak metne katılmamaları bir başka gerçeği, Ermeni soykırımını kabul ettikleri gibi, Kürtlere de soykırım uygulandığına inandıklarını kanıtlıyor olması...

Bugün demokratik ortamdan yararlanarak aslan kesilen, 12 Eylül darbesine karşı çıkmak ne demek, ortalıkta görünmemek için kim bilir hangi köşe bucakta saklanan Sakık’ın, Milli Savunma bütçesi görüşmelerinde komisyon sıralarında oturan generallere dönerek “Haddinizi bileceksiniz” gibi cümlelerle, askere kin ve nefret içeren bir yaklaşım sergilemesi…

Terör örgütünü asker dağda çevirmiş, temizleyecek!

BDP milletvekili Aysel Tuğluk, peşine bir dizi araba takarak yol vermeyen askerlere, “Biz oraya yürümek için geldik. Operasyonların durması ve insanların ölmesini engellemek amacıyla buradayız” diyerek BDP’nin açık seçik biçimde PKK’li teröristlerin engellenmeden elini kolunu sallayarak cinayetlerine devam etmesini desteklediklerini kanıtlaması…

Kürsüde bardak kırmalar… kürsü mikrofonunu kırmaya çalışmaları…

Daha nicelerini saymak gereksiz.

Bugün demokratik anayasal haklar istediklerini açıklıyorlar. Bu konuda gelişmeler sağlayabildikleri gün; bu kez bağımsızlığın bir öncesi (demokratik) özerkliği dayatacaklar!..

PKK+BDP’nin nereye varacağını bekleyip göreceğiz.

***

Çankaya’daki AKP’li; Apo’yu Bodrum Paşası yapalım, Yeniçeri Ocakları gibi, TSK’yi de lağvedelim diyen, Atatürkçülüğün bağnazlık olduğunu söyleyen Mümtaz’er Türköne’yi… Gülen cemaatine yakın, bir diğer Zaman yazarını, Atatürk’ten aşağılayıcı dille “Bu adam” diye söz eden Necati Polat’ı… YAŞ kararıyla ordudan atılan İskender Pala’yı… Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu üyeliğine atadı.

Ölüm yıldönümlerinde Çankaya’dakinin tam kadro aşamadıkları, ulusun belleğinden, gönlünden silemedikleri Atatürk’ü istemeyerek övdüğüne inandığım için, bu atamaları yadırgamadım.

Çankaya’dakini şu kadar yıl izledikten, asıl niyetlerini gizlediğine inandıktan sonra…

…AKP’nin Atatürk’ü silme çabalarına Çankaya’dakinin katkısını neden yadırgayacaktım?