3. yargı paketine önergeyle yapılacak ekleme ile ÖYM’lerin kapatılacağını ilan ettiler.

Dün sabah gazetelere yansıyan yorumlara bakınca bir de ne görelim?

ÖYM giderayak iki ayrı, değişik adlarda, yeni tutuklamalara, suçlamalara kaynaklık edecek, nur topu gibi iki yeni ÖYM doğurdu!

Kimi yorumlara göre 8 ÖYM gitti, yerine bölgesel ağır ceza mahkemeleri adıyla 30 adet yeni ÖYM kuruluverdi.

İfade özgürlüğü varsayımıyla iktidara tepki gösteren her kimse yine tutuklanacak. Özetlersek susturulacak!

Oysa iktidarın iddiasına göre bu ülkede eleştiri öylesine geniş, öylesine özgür ki; bakana yumurta atan genç kız 5 ay, parasız üniversite istiyoruz diyen gençler 6 yıl hapse mahkûm edilebiliyor.

Yeni ÖYM’lerin yanı sıra terör mahkemeleri yaratılıyor. Ünlü bir hukukçu Turgut Kazan’a göre; savcıları, mahkemeleri tutmayın gayrı.

Gazeteci, öğrenci, sendikacı, siyasetçi, kısacası muhalefet yapanları hapishanelere buyur edecekler.

Bu iktidar geleceğe hazırlıyor mahpushaneleri.

Üçüncü yargı paketi ile iyi davranışlı 3 bine yakın hükümlünün tahliyelerini sağlarken; cezaevlerinde boşalan 3 bin hücreyi 3 bin yeni konuğa hazırlıyor!

***

ÖYM’ler gitti. Geldi beteri!

***

Bir yıldır içeride yatan FB Başkanı Aziz Yıldırım’a mahkeme 6 yıl 3 ay hapis cezası kesti ve tahliye etti.

Hem ceza hem de tahliye kararına, hukuk ve spor dünyasında şapka çıkaran tek bir kişi yok!

Yargıtay’a giden mahkeme kararındaki çelişki kafaları karıştırdı. Mahkeme, Aziz Başkan’a tahliye kararının yanı sıra, hapis cezası vererek Türkiye’nin hukuk devleti olduğunu mu kanıtladı? Yoksa, idareimaslahatçı bir davranış sergileyerek, kamuoyuna hem şirin görünmek hem de adil yargı inancını koruduğunu göstermek mi istedi?

Anlayan da yok, onaylayan da!

***

Tahliyeden sonra taraftarın başkanlarına gösterdikleri sevgi FB’nin giderek yücelen büyüklüğünü kanıtlıyor.

3 Temmuz 2011’den beri, başkanı hapiste olan; yöneticileri, futbol takımı, sarı lacivert renklere aşkla bağlı taraftarlarıyla FB; önüne çıkarılan bütün engelleri metanetle, cesaretle aşarak; dost görünenlerin düşmanca eylemlerini bir bir aşarak Türk futbol yaşamındaki yitirilmez yerini korumayı başardı.

İlk günden bu yana bir yıl, dosta düşmana: İşte yaşıyorum, yaşayacağım, ayaktayım diye seslendi.

Süper Lig’de aldığı sonuç, FB’nin yıkılmazlığının kanıtıdır! Bir yıl FB’yi o görkemli büyüklüğünden yoksun kılmak için spor dünyasındaki girişimler bir araya getirilecek olursa; sadece Türk futbolunun değil, ama Türk futbol adamı ve yöneticilerindeki olumsuz karakter değişiminin hazin tablosu ortaya çıkacaktır.

FB’nin küme düşmesini sağlamak, FB’yi mahkûm ettirtmek için sıfatları büyük kulüplerin, hatta kimi kulüp başkanının UEFA’ya giderek FB’yi jurnal ettikleri gazete koleksiyonlarıyla sabittir.

Jurnalizme kanıt arayanlara, UEFA’nın FB’ye bu yıl Şampiyonlar Ligi’ne katılma izni veren kararından sonra, TFF Onursal Başkanı ve UEFA’nın Platini’den sonraki ikinci başkanı Şenez Erzik’in, TFF’nin genel kurulunda yaptığı konuşmayı anımsatmak yeter de artar bile!

Erzik kulüplere seslenen o konuşmasında şöyle dedi: “Birbirinizi UEFA’ya şikâyet ederek, faks ve mail atmaktan vazgeçin. (UEFA’da) Telefon uzatıp gösterdiler, maillerin 30’unu siliyorlar, 30’u geliyor. Düştüğüm duruma bakın!”

Tabii bu açıklama futbol takımları arasındaki rekabetin utandırıcı noktaya uzandığını da kanıtlıyor. Haklıyı, hukuku, gerçeği aramak yerine, taraflısı olduğu futbol takımının forma renkleriyle yazı yazan, haber oluşturan spor sayfalarındaki ünlü kimi kalemler de spor tarihine yüz karası olarak geçecek!

***

Şeffaf demokrasi mi? Hayır! Bu iki gelişme demokrasimizin şeffaf kargaşa dönemi!