Silivri zulümhanesindeki yaşamı yaşanmaz duruma getiren koşullar birden manşetlere tırmandı.

Balbay ve Özkan, zulümhanedeki uygulamaları bütün çıplaklığıyla anlatan

kitaplar yazdılar.

Vurdumduymaz hükümet; Silivri’deki yaşamı, yaşanır duruma getirecek önlemler alındığından veya alınacağından söz etmedi.

Silivri’deki uygulamalar devam etti.

Sürekli insan haklarından söz eden muhalefetteki siyaset erbabı Silivri’ye gidip geldi...

Duruşmaları izlediler. Tutuklularla ilgili bilgi verdiler.

Ama parlamentoda hükümeti; Silivri’ye yeni düzen vermeye, ölümlere neden olan katı uygulamaları ortadan kaldırmaya zorlayacak yöntemlere başvurmadılar.

***

İki genç gazeteci tahliyeden önce, iki ünlü gazetecinin iki adımlık hücredeki yaşamlarına ortak oldu.

Coşkun Musluk; Balbay’ın, Silivri’de yaşamı zorlayan uygulamalara bir irade simgesi gibi direndiğini ve de geleceğe umutla baktığını CNN Türk’teki 5N1K programında açıkladı.

Sunucu Cüneyt Özdemir, amacı nedir sorusunu akla getiren bir soru sordu Coşkun’a, Balbay’la Özkan’ın; Silivri’deki akıl almaz uygulamalarını açığa çıkaran kitaplarındaki anlatımları, -sözüm ona doğrulatmak istiyormuş gibi- ama sözlerinin altını çizerek, “Kitaplarda yazdıkları ‘abartılı’ mı” diye sordu.

Tabii yazılanları doğrulayan yanıt aldı ve sonra oradaki uygulamaları eleştiren bir iki cümle söyleyeceğine... sustu!

Silivri’de veya herhangi cezaevindeki yaşam koşullarını ve uygulamalarla ilgili yazılanları, anlatılanlara inanmayan, abartılı bulan meslektaşlarımız, oralarda bir iki gün yatıverse… belki, deneyim kazanarak kimi yargılarında daha insaflı olmayı başarabilecekler!

***

Ne çare medyanın bir kanadı at gözlüğü takmış; olayları, yaşananları yalayacakları çanakların sahiplerine yaranmak için tersine çeviriyorlar.

Melik Aşık’ın Açık Pencere köşesinde dün, bu gerçeğe parmak basan kısa bir yazı yayımlandı.

Diyor ki: “CNN Türk’teki ‘Dört Bir Taraf’ adlı programda söz her hafta Ergenekon’a geliyor. Hakkında hüküm verilmemiş sanıklardan hüküm giymiş gibi, (üstelik isimleri de verilerek) söz ediliyor. Kişilerin savunmalarındaki sözlerinden hiç bahsedilmiyor. Hapis yatan insanlara karşı tek kale maç oynanıyor.”

Kim bu kişiler? Biri Nazlı Ilıcak, diğeri de Ilıcak modelinin son versiyonu Nagehan Alçı.

Her ikisi birbirini kollayarak sadece Ergenekon konusunda hüküm giymemiş kişileri savcılık iddianamesinden çıkardıkları bilgilerle tek taraflı karalamakla kalmıyorlar. Örneğin şu darbeci, bu terörist diye hüküm veriyorlar.

Alçı her ağzını açtığında okuduğu kitaplardan edindiği yarım yamalak bilgilerle, geçmişi, olayları ve adı geçenleri karalıyor.

Sanırsınız ki yakın tarihi uzmanı, sosyal ve siyaset bilimcisi. Sanırsınız ki demokrasi, insan hakları vs. gibi temel öğelerin bir numaralı savunucusu!

***

Geçmişin ve günün gerçeklerini irdelemeye, savunmaya başladığında iki yanında oturan Ilıcak-Alçı ikilisi; basındaki yeri saygın, siyasette duayen Altan Öymen’i doğru dürüst konuşturmamayı başarıyorlar.

Altan Öymen’e geçen yıl, meslektaşlığa, dost dayanışmasına güvenerek bu programda ayrılmasını salık verdiğimde; 2011 yılının Aralık ayı sonunda Dört Bir Taraf’ı bırakıp emekli hayatı yaşayacağını söylemişti bana.

Heyhat! Aradan dört ay geçti… Öymen, konuşması engellendiğinden hâlâ yakınıyor. Ne yazık ki, iki yanından bıyık altı dedikleri gülümsemelerle her sözü ile dalga geçildiği ekrana yansıyor.

***

Cumhuriyetin, yaşamayan insanların böyle uluorta karalanmasına CNN Türk’ün sahibi Aydın Doğan neden engel olmuyor?

İktidarı rahatsız ediyorlar diye kapı dışarı ettiği gazetecilere reva gördüğü muameleyi, bu programda gelmiş geçmiş her değere saldıranlardan neden esirgiyor? Bunlara neden el bebek gül bebek muamelesi yapıyor acaba?

***

Balık baştan kokar derler. İnanmazdım!

\n\n