Usame bin Ladin öldürüldü.

Bir yanda; on yıldır canlı veya ölü ele geçiremediği amansız düşmanı ortadan

kaldıran Amerika’da bayram!

Beri yanda; ABD ve Avrupa’daki sevincin, zaferin yerini olası saldırıların yarattığı korku alıyor.

Kuşkusuz Bin Ladin’in öldürülmesi uluslararası teröre büyük bir darbe.

Fakat terörü sonuçlandıran bir darbe değil!

Terörün alacağı biçimsellik, El Kaide’nin liderliğini üstlenecek yeni Bin Ladin’in kişiliğine, örgütü yönetmedeki yeteneklerine bağlı.

***

ABD; Bin Ladin’in İslami kurallara göre “denize gömüldüğünü” açıkladı.

Gerilla sanatının bir numaralı ismi, ünlü Che Guevara’nın öldürüldüğünü kanıtlayan fotoğraflar, olası kuşkuları ve soruları önlemek için öldürülmesinden hemen sonra dünya medyasına dağıtıldı.

Nedense TV’lerde, gazetelerde Bin Ladin’in cesedini gösteren tek kare resim yok!

ABD, Bin Ladin’in ölü resmini daha sonra, zamanı uygun gördüğü sırada yayımlatmayı mı öngörüyor veya cesedinin fotoğrafını gizlemeyi gerekli gördüğü bir durum mu var?

***

Bir başka soru: ABD; acaba El Kaide liderinin dirisi kadar ölüsünden de mi korkuyor? Bu nedenle mi cesedini alelacele denize gömüyor?

Amerikalı yetkililer bu soruyu, Bin Ladin’i hiçbir ülke istemediği için dini kurallara uyarak denize gömmeye karar verdik, diye yanıtlıyor.

Bin Ladin konusu daha çok konuşulacak. Filmler, TV dizileri, romanlar vs…

Yeni bir Bin Ladin, öldürülen Bin Ladin’i aşan olay veya olaylar yaratana kadar…

***

Bir de içe dönük yorumlar var.

Terörist Bin Ladin’i öldüren ABD; Bin Ladin’le yarışacak sayıda insan öldüren İmralı’daki teröristi Türkiye’ye “sağlığına dikkat edileceği” vaadi aldıktan sonra teslim etti. CIA-MİT arasındaki pazarlık Çankaya’da Cumhurbaşkanı, Başbakan, Genelkurmay Başkanı’nın katıldığı bir toplantıda masaya yatırıldı ve ABD’ye (Clinton yönetimine) İmralı’daki caninin idam edilmeyeceği güvencesi verildi.

Bu iki durum, benzeri olaylardaki ABD ikilemini yansıtıyor.

Bin Ladin öldürülsün ama bir başka ülkede toplumu derinden sarsan terör olaylarının liderine dokunulmasın!

ABD ikiyüzlülüğü!

***

Arka arkaya gelen olaylar, seçim propagandalarını geri plana attı.

Üstelik kimi olayların üzerine yeterince gidilmedi.

Örneğin MHP’nin kimi yöneticileri ile ilgili internetlere düşen görüntüler.

Adamın evine giriliyor. Bütün odalarına kamera yerleştiriliyor ve özel yaşamın gizliliğini bir değil beş kez delen görüntüler saptanıyor.

Seçim arifesinde, AKP’nin MHP oylarını çelerek yüzde 50’lere tavan yapmayı planladığı söylemlerinin dolaştığı günlerde.. birden internete düşüyor bu görüntüler.

MHP lideri Devlet Bahçeli günlerdir bu rezaletin, skandalın Amerika kaynaklı olduğunu söyleyerek hükümete veryansın ediyor. “Eve kamera koyan suç şebekesini bulmak iktidarın görevi” diyor da, RTE, yani efendim sık sık, TC, herkesin başbakanıyım diyen, her konuda tevazu bilmez hükümet başkanı susuyor.

Ana muhalefetin öteki muhalefet partisine uygulanan kamera tertibine hemen karşı çıkmaması bir yana…

…benzeri yöntemle genel başkanlıktan uzaklaştırılan Deniz Baykal, “Bu organize işlerin devletin bilgisi dışında gerçekleştirilmesi olası değildir” diyor. Açıkça hükümeti suçluyor.

Hükümetin, kamera eşkıyalığı sorumluları yakalandı veya yakalanacak diye açıklama yapacağı gün ne gündür belli değil. Açıklama yapacağı da…

***

12 Haziran’da, özellikle İzmir başta, kıyı illerine kazanma hırsıyla adaylar dahil olanca ağrılığıyla yüklenen AKP’de oyun bitmiyor.

Kayseri ve Elazığ’da AKP belediyelerinde yolsuzluk yapıldığını mı kanıtlıyorsun ana muhalefet CHP?

Men dakka dukka: Seçimlere en çok bir ay kala, İzmir’in CHP’li belediyesinde de yolsuzluk iddiaları, baskın ve 50’ye yakın yöneticiye gözaltı!

Sözüm ona genelde tencere dibin kara, seninki benden kara özdeyişini kanıtlayacak!

Ve… İzmir’i kazanacak!

Orası, 1946’dan beri izlediğimiz İzmir ise… AKP modeli bu üç kâğıt politikalara elinin tersiyle öyle bir tokat atar ki.. acısı günler, aylar, yıllar sürebilir…

\n\n