Sararmış bir sayfa

25 Mayıs 2016 Çarşamba

Milva’yı düşünüyorum. Bir zamanlar İtalya’nın en güzel sesiydi. İtalyanlar, Bertolt Brecht’in şarkılaştırılmış şiirlerini, Astor Piazzolla’nın tangolarını onun sesinden öğrendiler. Çok güzel bir kadındı. Uzun kızıl saçları nedeniyle ondan “Kızıl Milva” diye söz edilirdi. Yüreği de, beyni de kızıldı.
Yıl 1972. 1968’de Roma’dan milletvekili seçilmiş olan Enrico Berlinguer İtalyan Komünist Partisi (İKP) genel sekreterliğine seçilmişti. Berlinguer, Avrupa’daki komünist partiler içinde İspanya’daki Santiago Carillo ile birlikte partileri üzerindeki Sovyetler Birliği Komünist Partisi’nin “ağabeylik” rolünü reddeden iki komünist liderden biriydi. Avrupa’nın emekçi sınıflarını birleştirerek egemen sınıflara karşı mücadeleyi öngören Avrupa komünizminin kuramcıları arasındaydı. Partisi “Komünist” adını taşımakla birlikte sınıf mücadelesinde demokrasiyi ve çoğulculuğu temel alması itibarıyla “demokratik sosyalist” bir liderdi.
1972 genel seçimleri etkinlikleri çerçevesinde İKP’nin yüzde 70’e yakın oy aldığı, bu nedenle “kızıl kent” (Citta Rosso) olarak anılan Bologna’da büyük bir miting düzenlediği, bu mitingde Berlinguer’in bir konuşma yapacağı, Milva’nın da bir konser vereceğini duyunca çok heyecanlanmıştım. Bir süre önce gittiğim Floransa’da partiye üye olmuştum. Parti duyuruları düzenli olarak geliyordu. Mutlaka orada olmalıydım. Ama nasıl? 12 Mart 1971 Darbesi’nden sonra 6 Aralık 1971 günü, aralarında Talat Halman, Türkan Akyol, Atilla Sav gibi “sol görünümlü yeraltı gölgelerinin” de imzalarının bulunduğu Bakanlar Kurulu tarafından T.C. vatandaşlığından çıkartılmıştım. Onca yıldır yaşadığım Almanya’da bir anda “sığınmacı” durumuna düşmüştüm. Yaşadığım Nürnberg kenti dışına çıkmam yasaktı. Ne var ki proje yönetmeni olarak görev yaptığım AEG firmasında yöneticiler bu durumuma bir anlam veremiyorlar, her başvurumda bana bir görev belgesi düzenliyorlardı. Bu belgeyle Yabancılar Dairesi’nden seyahat belgesi alabiliyordum. Ver elini Bologna!
Yedi saatlik tren yolcuğundan sonra mitingin yapılacağı Piazza Maggiore Meydanı’ndaydım. Biriki saatlik coşkulu bir bekleyişten sonra Berlinguer kürsüye çıktı. Söylediklerini anlamıyor ama meydanda toplanan yüz binin üzerindeki insanın alkışlarına eşlik ediyordum.
Sonra o… Üzerinde siyah bir elbise ve uzun kızıl saçlar...
Onunla Bologna’da, örneğin Trattoria di via Serra’da bir şeyler yiyip Piemonte şarabı içmek için neler vermezdim. Ömrümden on yılı sözgelimi… Benimki böyle bir hayranlıktı işte…
Söylediği şarkılar gün gibi belleğimde; “Adios Muchachos” ile başlamış, “Bella Ciao” ile bitirmişti konserini.
Aradan geçen yıllar içinde çeşitli vesilelerle birçok kez Bologna’ya gittim. Her seferinde onu ilk kez gördüğüm yerde oturup onu düşündüm. O şimdi 76 yaşında. İtalya’nın Emilia Romagna bölgesinde, Bologna’ya yakın Goro adlı küçük bir kentte yaşıyor. Bu arada ben de 73 yaşındayım. Yine de onunla bir trattoriada bir şişe kırmızı şarabı paylaşmaktan mutluluk duyacağımı biliyorum.
Ama olmayacak… Olamayacak…

***

İKP, 1972 seçimlerinde oyların yüzde 27.2’sini alarak parlamentoda 179 sandalye kazanmıştı. Doğru bir tercihle 61 sandalyesi olan İtalyan Sosyalist Partisi ve 29 sandalyesi olan İtalya Demokratik Sosyalist Partisi ile koalisyon kuracak olsa 266 milletvekili bulunan Hıristiyan Demokratları iktidardan indirebilirdi. Yapamadı. Parti, o zamanlar ülkede güçlü bir konumda bulunan Gladio örgütünün darbe yapma olasılığından korktu. Amacı Hıristiyan Demokratlarla “tarihsel uzlaşma” adı altında bir ittifak oluşturmaktı. O da olmadı.
Bilgisayarımın başına Cumhuriyet Halk Partisi’nin son Antalya toplantısında Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun tavrını eleştiren bir yazı yazmak için oturmuştum. Fakat bir “Milva yazısı” çıktı ortaya…
Galiba iyi de oldu.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Veda 28 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları