Dikmen Gürün

Erol Keskin’i anarken

17 Mayıs 2022 Salı

Tiyatromuzun usta sanatçısı Erol Keskin 18 Mayıs 2021’de ayrıldı aramızdan. Çabuk akıyor zaman. Bir yıl geçti bile… Vefatının birinci yılında, kendisine selam ediyorum ve biraz gerilere gidiyorum: 2008 yılında, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti etkinlikleri kapsamında İstanbul Üniversiteleri Tiyatro Şenliği’ni düzenlemiştik. Geçmiş günlerin gençlik festivallerini düşünerek başlattığım ve süreklilik kazanmasını istediğim bir kültür sanat olayıydı bu. Bilindiği gibi, 2009’da Türkiye Üniversiteleri Tiyatro Şenliği ve 2010’da Avrupa Üniversiteleri Tiyatro Şenliği yapıldı. Ben, 2010’a gelmeden istifamı vermiş, ajanstan ayrılmıştım. Her üç şenlik de başarılı olmuş ama ne yazık ki olay süreklilik kazanamamış ve 2010’da son nokta konmuştu. Hoş, bu koşullarda, gençlerin soluk alıp vermelerinin her yıl giderek daha da zorlaştığı, baskının tırmandığı, özgürlüklerin kısıtlandığı ülke hallerinde ne nasıl olurdu o da ayrı bir konu!  

BİR SEMPOZYUMUN ÇAĞRIŞTIRDIKLARI

Yine İstanbul Üniversiteleri Tiyatro Şenliği’ne dönmek ve bu kapsamda düzenlenen “İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu Sempozyumu” üzerinden yol almak istiyorum. Kimler yoktu ki o sempozyumda: Atila Alpöge, Ayla Algan, Beklan Algan, Erol Günaydın ve Erol Keskin… Henüz dijitalleşmediğimiz günlerden önemli bir anı olarak yeniden izledim o buluşmanın kıymetli kasetini. Hepsi birer Baltacıoğlu hayranı, hepsi birer deniz derya, hepsi esprili, umutlu ve bir o kadar da bilgili... Geleneksel gösterilerden günümüz tiyatro anlayışına uzanan konuşmaları tiyatro belleğimize önemli bir katkı… Son derece de keyifli ve yararlı bir sohbet. Sevgili Erol Keskin, her zamanki ciddiyetiyle sesleniyor kalabalık salona: “Oyunculuk bilinç işidir. Oyunculuk üretmek demektir. Oyuncu ürettiğini, ortaya koyduğunu kendi varlığından, bedeninden ayıramaz” diyor. Renkli örneklerle altını çiziyor sözlerinin. “İzleyici” ile “seyirci” arasındaki ayırıma değiniyor: “Oyun izlenmez, seyredilir” diyor. “Sen seyir halinde bir gemiye bindiğinde onunla birlikte seyredersin. İzlemek işi geminin arkasına bağlı bir küçük sandalda olur ancak. Oyun bir yolculuktur. Günlük yaşamın ötesinde seyretmek durumudur söz konusu olan…” 

TİYATRO DERİN BİR DENİZ

Tiyatro, her yönüyle Erol Keskin’in içinde yıllarca keyifle yüzdüğü derin bir denizdi. Disiplinli bir sanatçı ve alanına her yönüyle hâkim bir hocaydı. Pek çok öğrenci yetiştirdi Eskişehir Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nda,  Şehir Tiyatrosu Tiyatro Araştırmaları Laboratuvarı TAL’da, Akademi İstanbul’da, Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nde, Sadri Alışık Kültür Merkezi’nde…

Dormen Tiyatrosu’ndan İstanbul Şehir Tiyatrosu’na uzanan iddialı oyunculuk ve yönetmenlik yolculuğunda o kadar güzel işlere imza attı ki… “Puntila Ağa” ,“Oppenheimer Olayı”, “Kral Lear”, “Montserra”, “İçerdekiler”, “Gazete Gazete” ,“Vahşi Batı,” “Antonius ve Klopatra”, “Modigliani…” ve daha nice oyunlar, nice ödüller.

SUNA KESKİN ANLATIYOR 

Sözü Suna Keskin’e bırakıyorum: “Erol’un, kendisini ifade edemediği son zamanlarda bile ne istediğini bakışlarından anlardım. Öyle güçlü bir bağ kurulmuştu aramızda. Vefatından sonra, bu sıra dışı aktör, yönetmen, eğitimci tiyatro insanı için ne yapabilirim diye çok düşündüm. Öncelikle, 20 yıl ders verdiği Eskişehir Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’na, öğrencisi de olan Profesör Erol İpekli’nin girişimiyle, oynadığı oyunlarda kendi ellerinin değdiği aksesuvarları ve de heykeltıraş Gürdal Duyar’ın yapmış olduğu bir büstü armağan ettim. Üniversitede Erol Keskin’e ait daimi bir sergi açıldı. Bunun öncesinde, ders verdiği salona adı verilmişti zaten. Şu günlerde de çok değer verdiği, gözü gibi koruduğu kitaplarını Kadir Has Üniversitesi Kütüphanesi’ne vermek üzere temas halindeyiz. Ayrıca, Erol Keskin adına bir tiyatro öğrencisine burs vermeyi de planlıyorum. Çok önemsediğim bir proje bu ve yakın zamanda hayata geçireceğime inanıyorum.” 

Evet, Erol Keskin’i bir kez daha sevgi ve saygıyla anıyorum. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları