Fenerbahçe temkinli. Ev sahibinin hem puan hem saha avantajının farkında. Bu nedenle, fütursuzca saldırmak yerine önce savunmayı sağlama almayı, rakibi tartmayı, orta saha avantajını elinde tutup, ardından da hızlı çıkarak gol bulmayı hedefliyor. Pozisyon denemeleri var ama kısır kalıyor. Daha çok ‘ben seni oynatmayayım, sen beni hiç oynatma’ prensibi üzerine kurulu, çok da yaratıcı olmayan bir futbol izliyoruz bu nedenle. Sonra 31. dakikada Donk; Serdar’ın önüne indirdiği topa yaptığı vuruşla topu ağlara yolluyor. İkinci yarıya, bu motivasyonla başlıyor Galatasaray. Hemen kurduğu baskı, bol kornerli bir tehlikeli pozisyon serisi getiriyor. Nitekim bu toplardan birini Linnes güzel bir şutla tamamlayarak 49. dakikada ikinci golü imzalıyor. Galatasaray’ın rahatlamas pek işine yaramıyor. 65. dakikada hakem ceza sahasına hızlı giren Isla’nın düşürüldüğüne hükmedince verilen penaltıyı Valbuena ağlara yolluyor. Bu aynı zamanda Fenerbahçe’nin dönüş noktası. 72’de Valbuena’nın çevirdiği topu Jailson ağlara yolluyor. Galatasaray’ın baskısı artıyor ama yetmiyor. Hatta kalan dakikaların en net pozisyonları 85, 86 ve uzatmalarda artık rahatlayan Fenerbahçe’den geliyor. Son düdük Galatasaray’dan 2 puan götürürken Fenerbahçe’ye bir puan kazandırıyor.