Emre Kongar
Emre Kongar ekongar@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Ayasofya 2: İddia ve savunma

16 Temmuz 2020 Perşembe

Sevgili okurlarım, Danıştay 10. Dairesi’nin Ayasofya kararı, gerek Danıştay ve hukuk, gerekse siyasal tarihimiz açısından çok önemli bir karardır. 

Bu açıdan Salı günkü ilk yazımın ardından, Daire’nin resmi kararından, yani resmi belgeden alıntıladığım bazı bölümleri, kamuoyunun bilgilenmesi için yorumsuz olarak, sadece daha iyi anlaşılmaları için bazı cümleleri satırbaşlarıyla bölerek burada paylaşıyorum.

Bugün “Dava konusu”, “Davacının iddiaları” ve “Davalının Savunması” bölümleri.

***

DAVACI: Sürekli Vakıflar, Tarihi Eserlere ve Çevreye Hizmet Derneği

VEKİLİ: Av. Selami Karaman

DAVALI: Cumhurbaşkanlığı (Başbakanlık) / ANKARA

VEKİLİ: Hukuk Müşaviri Zeynep Gökçe Zengin / aynı yerde

DAVANIN KONUSU: Ayasofya’nın yeniden ibadete açılması amacıyla Başbakanlığa yapılan 31/08/2016 tarihli başvurunun Başbakanlığın bağlı kuruluşu olan Vakıflar Genel Müdürlüğü İstanbul 1. Bölge Müdürlüğü’nce reddine yönelik 19/10/2016 tarih ve 27882 sayılı işlemin dayanağı olan Ayasofya Camii’nin müzeye çevrilmesine ilişkin 24/11/1934 tarih ve 2/1589 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının iptali istenilmektedir.

DAVACININ İDDİALARI: Davacı tarafından...

Dava konusu Bakanlar Kurulu Kararındaki imzaların gerçekliğinin grafolojik yönden incelenmesi gerektiği...

1924 Anayasası’nın 52. maddesi gereğince kararnamelerin Resmî Gazete’de yayımlanması ve Danıştay’ın incelemesinden geçirilmesi gerekirken bu şartlara uyulmadığı...

Kararda imzaları bulunan bazı bakanların karar tarihinde Ankara dışında olduklarının Meclis tutanakları ile sabit olduğu...

Ayasofya’nın tapu kaydında “müze” değil, “cami” ifadesinin yer aldığı ve UNESCO’nun resmi internet sitesinde müze olarak tanımlanmadığı...

Vakıf malı olan Ayasofya’nın vakfiyesine uygun bir şekilde cami olarak kullanılması gerektiği...

Vakfedenin iradesine aykırı hareket edildiği...

Ayasofya’nın Kültür ve Turizm Bakanlığı’na tahsisine yönelik alınmış bir karar bulunmadığı...

İleri sürülerek, dava konusu Bakanlar Kurulu Kararının iptali istenilmektedir.

DAVALI İDARENİN SAVUNMASI: Davalı (Kapatılan) Başbakanlık tarafından...

1934 yılında yürürlüğe konulan Bakanlar Kurulu Kararına karşı yıllar sonra dava açılamayacağı, davanın süresinde olmadığı...

Davacının Başbakanlığa ve diğer kurumlara Ayasofya ile ilgili olarak zaman zaman başvurularda bulunduğu, davaya esas başvuru içeriğinin bir öncekinden farksız olduğu...

Dava konusu Bakanlar Kurulu Kararının iptali hususunda muhtelif davalar açıldığı, yine aynı işleme karşı davacı tarafından daha önce açılan davanın reddedildiği ve bu kararın kesinleştiği...

İşlem hakkında kesin hüküm bulunduğu...

Ayasofya Camii’nin 1470 tarihli Mehmed Han-ı Sanî Bin Murad Han-ı Sanî Vakfı vakfiyesinden olup tapunun 57 pafta, 57 ada, 7 parselinde “türbe, akaret, muvakkithane ve medreseyi müştemil Ayasofya’yı Kebir Camii Şerifi” olarak kayıtlı olduğu...

Söz konusu Vakfın tüzel kişiliğe sahip bir mazbut vakıf olduğu ve Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce temsil ve idare edildiği...

Devlet idaresinin en yüksek karar organı olan Bakanlar Kurulunun idare alanında genel karar organı olduğu...

Anayasa ve kanunlarla kendisine ayrıca ve açıkça yetki verilmemiş olsa bile, idare alanında “kanuna dayanmak” ve “Anayasaya ve kanunlara aykırı olmamak” şartıyla istediği her işlemi yapmak konusunda yetkili olduğu...

Ayasofya’nın tahsis ve kullanım şeklinin değiştirilmesinin yürütmenin takdirinde olduğu, ulusal ve uluslararası koşullar ile iç hukukumuz çerçevesinde Bakanlar Kurulunca bu konuda her zaman karar alınabileceği...

Bakanlar Kurulu Kararında yer alan imzaların sahte olduğu iddiasının gerçeği yansıtmadığı...

Öne sürülerek, davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.

***

Yarın Danıştay Savcısının mütalaası.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Filler savaşında Türkiye 12 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları