Bir savunma bir mektup: Hakan Kara ve Rona Aybay

21 Şubat 2019 Perşembe

İstinaf Mahkemesi kararıyla tekrar hapse girecek olan Cumhuriyet yazarı Hakan Kara’nın mahkemede yaptığı savunmadan bazı bölümler:
Gazetede bugüne kadar 2 bini aşkın haber, röportaj, söyleşi ve köşe yazım yayımlandı. Bunların arasında FETÖ’yü öven tek bir yazı yok. Gazetecilik yaşamım boyunca ne FETÖ’yü ne de başka bir terör örgütünü öven tek satır yazı yazmadım...
FETÖ’yü tanımam. FETÖ ile çekilmiş bir fotoğrafım yok. Onunla aynı sofrada yemek yemedim. Pensilvanya’ya hiç gitmedim. Yıllarca FETÖ’yü öve öve bitiremeyen, onu yere göğe sığdıramayanlar, ona ‘Hocaefendi Hazretleri’ derlerdi. Ben böyle bir ifadeyi hiç kullanmadım. FETÖ’ye 25 yıl boyunca hizmet eden, ondan maaş alan Hüseyin Gülerce gibi insanların FETÖ’ye güvenmesini, örgütün güçlenmesini, yaygınlaşmasını sağlamadım. Ne benim ne ailemin boğazından FETÖ’nün tek bir kuruşu geçmedi.
Buna rağmen ben örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmekle suçlanıyorum (TCK 220/7)...
İddianamede FETÖ ya da herhangi bir terör örgütüyle ilişkim olduğuna dair tek bir kanıt yok.
Buna rağmen 9 aydır hapisteyim.
Diğer yandan Pensilvanya’ya hiç selam söylemedim. Ne istediniz de vermedik demedim. Bitsin artık bu hasret diye FETÖ’ye ülkeye dön çağrısı yapmadım...
MGK’de 2004 yılında verilen FETÖ raporunu yok hükmünde sayan ben değilim. 2010 yılında ‘Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nde FETÖ’yü tehdit olmaktan tümüyle çıkaran ben değilim. Bugün Türkiye’de darbeye karıştıkları gerekçesiyle yargılanan 160 general ve amirali ben terfi ettirmedim...
AKP ile FETÖ’cülerin yakınlığını Türkiye’de bilmeyen var mı? Bu yakınlık, devletin, ordunun, emniyetin, yargının, eğitim kurumlarının, üniversitelerin bu çetenin eline geçmesinin en önemli anahtarı olmadı mı?
FETÖ’ye her türlü desteği verenler, 15 Temmuz’un taşlarını döşeyenler Cumhuriyetçiler değildi...

***

Sevgili okurlarım, İstinaf Mahkemesi’nin haksız ve hukuksuz kararıyla gerçekten dünyam karardı...
Çünkü ben, bütün tersine uygulamalara ve bana yöneltilen ağır eleştirilere karşın, evrensel hukuka, savcı ve yargıçların vicdanlarına inanmayı hâlâ sürdürüyorum.
İstinaf Mahkemesi kararı benim bu “sarsılmaz inancımı” bile “sarstı”.
TELE 1’de yayımlanan Merdan Yanardağ ile birlikte yaptığımız 18 Dakika programında “Hukuk Devleti için kara bir gün” diyerek bu duygu ve düşüncelerimi aktarmam ve Cumhuriyet Davası’ndaki haksızlık ve hukuksuzlukları vurgulamam üzerine uluslararası yargıçlık da yapmış olan değerli hukuk profesörü Rona Aybay’dan bir mektup aldım.
Bu duygu ve düşüncelerimde yalnız olmadığımı anımsatan bu mektubu da okurlarımla paylaşıyorum.

“Değerli Dostum;
Bu akşamki ‘18 Dakika’nın başında hukuk konusunda yaptığın konuşmayı; hoca, yargıç ve avukat olarak meslek yılları yarım yüzyılı aşmış bir hukukçu olarak tüylerim ürpererek izledim.

Sesine ve yüzüne yansıyan derin hüzün karşısında gözlerim buğulandı...
Senin gibi erdemli aydınları yetiştirmiş Cumhuriyetimizle övünç duydum ama o Cumhuriyet’in bu hale gelmesi karşısında öfkelendim!
Bütün hukukçular adına konuşmaya yetkim elbette yok; ama seni bu akşamki konuşman dolayısıyla candan kutlayışıma, bütün erdemli hukukçuların katılacağına inanıyorum...”

***

EVET, KİM NE DERSE DESİN:
BEN, RONA AYBAY GİBİ HUKUKÇULAR VAR OLDUKÇA, EVRENSEL HUKUKA, SAVCI VE YARGIÇLARIN VİCDANLARINA İNANMAYI SÜRDÜRECEĞİM.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları