Yer uygun olmadığı için başlığı eksik bıraktım:

“Bütün Türkiye Aslında Hopa Ama Biz Farkında Değiliz” olacaktı.

Hopa’da Başbakan’ın yaptığı seçim mitinginde çok tatsız olaylar meydana geldi.

Hidroelektrik santralları (HES’leri) protesto etmek isteyen bir grup vatandaşla güvenlik güçleri arasında çıkan olaylarda bir emekli öğretmen öldü, bir koruma polisi seçim otobüsünün üzerinden düşerek yaralandı.

Ölen vatandaşa rahmet, yakınlarına başsağlığı ve yaralı polise acil şifalar diliyorum.

Vatandaşın ölüm nedeninin biber gazının tetiklediği kriz olduğu açıklandı.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ölen Metin Lokumcu için “İsmini bilmem, lazım da değil” demişti.

***

Cumhuriyet dün, Hopa olaylarını mercek altına almıştı:

“Hopa’da OHAL” başlığı dikkati çekiyordu.

Habere göre CHP ve sivil örgütler, olayları çevre illerden gelen çevik kuvvetin başlattığını belirtmişlerdi.

CHP’li İnsan Hakları Komisyonu Üyesi Ahmet Ersin, Hopa’da “yasal olmayan bir OHAL” olduğunu vurgulamıştı.

Ersin, “Olayların nedeni, çevre illerden gelen çevik kuvvetin sert tutumu. Eğer jandarma ve Hopa Emniyeti olmasaymış, olaylar daha büyürdü” diyordu.

“Yeniden 12 Eylül mü oldu” arabaşlığı ile Türkiye İnsan Hakları Vakfı, Türk Tabipleri Birliği, İnsan Hakları Derneği ve Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu temsilcilerinden oluşan bir heyetin Hopa’daki kötü muamele ile ilgili bir rapor hazırladığı “Hukukun ayaklar altına alındığının” kaydedildiği, “12 Eylül görüntülerine son verilmesinin” istendiği açıklanıyordu.

Ayrıca hukukçuların, Erzurum’daki Özel Yetkili Mahkeme’ye sevk edilen kişilerin ifadeleri alınırken avukatların odadan çıkarıldığına dikkat çektikleri haberi veriliyordu.

HSP Genel Başkan Yardımcısı Bekaroğlu da “Dere diye bağıran çocuklar neden Erzurum’a gitti? Yeniden 12 Eylül mü oldu? Baskınlar 30 sene öncesini hatırlatıyor” diye konuşmuştu.

Hopalılar “Cezalandırıldık. İlçedeki olayları çevre illerden gelen polis başlattı, zalimce muamele gördük. Bir ay önce Hayati Yazıcı’yı ilçeye sokmadığımız için Başbakan Erdoğan bize kızgındı” diyorlar.

Ayrıntıları da şöyle anlatıyorlar:

“Olay günü HES’lere karşı tepkimizi göstermek, derelerimize sahip çıkmak ve geçim kaynağımız olan çayın kota-kontenjanı hakkımızı barışçıl ve demokratik bir eylemle duyurmak istedik. İzin verilmedi. Tepkilere tahammül edemeyen Başbakan’a 1 kilometre bile yaklaşamadık…

Hopa dışından gelen polis ve koruma görevlilerinin tavrı yetmişli, seksenli yıllarda yaşananları aşmıştı.

Devlet hastanesinin acil servisi, okul önleri, esnafın dükkânının önüne gaz bombaları yağdırıldı. İnsanların sığınmadığı dükkânlara bile bomba atıldı.

Yaşananları polis başlattı. Son derece zalimce muamelelere maruz kaldık. Son derece kontrolsüz kullanılan gaz bombası nedeniyle Metin Lokumcu öldü.”

Olayları protesto eden İzmir Barosu’nun bildirisine göre, Başbakan’ın açıklamaları doğrultusunda Hopa’da adeta bir insan avı başlatılmış ve ilk aşamada 31 kişi gözaltına alınmış olup aramalar halen devam etmektedir.

***

Parasız eğitim isteyen gençler 15 aydır hapiste; savcının beraat istemine karşılık, tutuklu olarak yargılanıyorlar.

Silivri davalarında tutuklu yargılanan sivil ve askerlerin, yazar ve gazetecilerin sayısı her gün artıyor.

Çevreyi, doğayı, insan haklarını korumak isteyenler, pankart açanlar, demokratik protesto haklarını kullananlar, terör örgütü üyesi suçlamasıyla Özel Yetkili Mahkemelere sevk ediliyor ve derhal tutuklanıyorlar.

Güvenlik güçleri, mahkemeler, Başbakan’ın bir işareti ile harekete geçip herkesi topluyor.

Medyaya yansıyan haberlere göre valiler ve kaymakamlar arasında, seçim öncesinde, devletin değil AKP’nin memuru gibi davrananlar hiç de az değil.

Başbakan Erdoğan gazetecilere, köşe yazarlarına, işadamlarına, isim vererek tehditler yağdırıyor.

Batı’nın önemli yayın organları, müttefikleri olarak sonuna kadar destekledikleri AKP’nin bu otoriter gidişinin durdurulması için seçimlerde CHP’ye oy verilmesini önermeye başladılar.

Bütün Türkiye aslında bir Hopa…

Bütün Türkiye bir Silivri’ye dönüşüyor…

Ama biz farkında değiliz!