Emre Kongar
Emre Kongar ekongar@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Darbeler, Sağ İktidarlar ve Başkanlık Sistemi - V

17 Mayıs 2012 Perşembe
\n

\n

\n\n\n

12 Eylül 1980 darbesi, Türkiyeyi biçimlendiren olaylar arasında en etkilisi ve en uzun süreni oldu:\n

\n

Üç yıllık doğrudan askeri yönetim ile onun uzantısı olan sekiz yıllık Özal dönemi, 1991 yılına kadar Türkiyeyi yeniden yapılandırdı”.\n

\n

Askerler solun her türlüsünü ezdi, Özal bu yapıyı popülerleştirdi ve siyasetle bütünleştirdi.\n

\n

Bu çerçevede din, siyasetin araçlarından biri haline getirildi.\n

\n

Zaten Evren liderliğindeki askeri yönetim de bütün siyasal partileri karşısına aldığı için, toplumsal desteği tarikat ve cemaatlerde arayarak bu yolun kurumlaşmasına ciddi katkıda bulunmuştu.\n

\n

Gerek Evrenin gerekse Özalın arkasındaki Amerikan desteği Türkiyenin bu dönüşümüne dış dünyadan hem siyasal hem de ekonomik katkı sağladı.\n

\n

Başkanlık sistemi tartışmaları Özalın ikinci kez seçilmesinden sonra 1987 yılı ertesinde gündeme geldi:\n

\n

Evrenden boşalacak olan Çankayadaki koltuğa Özal gözünü dikmişti.\n

\n

Türkiyede başkanlık sistemi kişiye özel bir rejim olarak tartışmaya açılmıştır.\n

\n

Anavatan Partisi ANAPın güçlü lideri Başbakan Turgut Özal, Cumhurbaşkanı olduğu takdirde elindeki büyük yönetim gücünü ve doğal olarak parti üstündeki denetimini yitireceğini biliyordu.\n

\n

Bu nedenle gündeme getirdi başkanlık sistemini.\n

\n

Türkiyenin özerk eyaletlere bölünmesi ve federasyon tartışmalarını da başlattı.\n

\n

Böylece kendisi için özel olarak biçimlendirmek istediği başkanlık rejimi tartışılırken, o dönemde artık iyice ortaya çıkmış olan Kürt siyasetinin ve onun arkasındaki ABDnin desteğini de almayı umuyordu.\n

\n

O dönemin medyası taranırsa, bugün gündeme gelen ve tartışılan pek çok konunun hemen hemen aynı iddialarla ve hatta aynı sözcüklerle Özal ve taraftarları tarafından savunulduğu görülecektir.\n

\n

Ama aklı başında olan herkes, başkanlık sisteminin Türkiyeye uygun olmadığını ve hatta parlamenter sistemin işleyişinde bulunmayan pek çok yeni ve başa çıkılması çok zor sorunu yaratacağını görüyordu.\n

\n

Bu arada ANAPın oy oranı 1987 seçimlerinde yüzde 36ya düşmüştü.\n

\n

Anavatan Partisinin güçsüzleşme süreci başlamıştı.\n

\n

Zaten Özalın Çankayaya çıkmak istemesinde partisinin bu oy kaybı da rol oynuyordu.\n

\n

Cumhurbaşkanlığı seçiminin yapılacağı 1989 yılındaki yerel seçimler Özal için tam bir hezimet oldu.\n

\n

İnönünün lideri olduğu Sosyaldemokrat Halkçı Parti yüzde 28 ile birinci, Demirelin liderliğindeki Doğru Yol Partisi yüzde 25, Özal ise ancak yüzde 21 oy almıştı.\n

\n

Bırakın rejimin başkanlık sistemine göre yeniden düzenlenmesini, seçmen nezdindeki oy desteği yüzde 21e düşmüş ANAPın hâkim olduğu Meclisin Özalı cumhurbaşkanı seçmesinin doğru ve meşru olup olmadığı bile tartışılmaya başlanmıştı.\n

\n

Böylece Özalın kendisi için ayarlamaya çalıştığı başkanlık sistemi projesi suya düştü.\n

\n

Süresi biten Evrenin yerine cumhurbaşkanı seçilen Özal Çankayaya çıktı, ANAPı ve Başbakanlığı mutemet arkadaşı Yıldırım Akbuluta emanet etti…\n

\n

Ve bir süre sonra Çankayada sıkılmaya başladı.\n

\n

Tam yeniden aktif siyasete dönme ve hatta yeni bir parti oluşturma projelerine ilişkin haberler çıkmaya başlamıştı ki, ömrü vefa etmedi.\n

\n

ANAP liderliği için başlayan mücadele ise Mesut Yılmazın kazanmasıyla son bulmuştu; fakat ANAPın gerileyişi sürüyordu.\n

\n

1991 seçimlerinden DYP-SHP koalisyonunun çıkmasıyla birlikte, Türkiyedeki başkanlık rejimi tartışmaları da bir süre için, Başbakan Demirelin Cumhurbaşkanı oluşuna kadar, rafa kalktı.\n

\n

Özalın vefatı üzerine Demirel cumhurbaşkanı olunca, başkanlık sistemi yeniden, çok daha düşük tonla da olsa Demirel ekseninde tartışılmaya başlandı.\n

\n

Kişiye özel başkanlık rejimi bir kez daha gündeme gelmişti.\n

\n

\n\n



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Filler savaşında Türkiye 12 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları