Dil Bayramı üzerinden 12 Eylül darbesi!

27 Eylül 2020 Pazar

12 Eylül askeri darbesi Türkiye’nin hem iç siyasetinde hem de dış dünya ile olan ilişkilerinde tam bir baş aşağı gidişin tetikleyicisi olmuştur!

1) 1971 muhtırasıyla zaten iğdiş edilmiş olan özgürlükçü, bağımsızlıkçı 1961 Anayasası toptan kaldırılmış, yerine bütün temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ve kısıtlanmasına izin veren yeni bir baskıcı anayasa kabul edilmiştir.

2) Bütün siyasal partiler yasaklanmış, halktan destek bulmak için, Gülen Cemaati gibi tarikat ve cemaatlerle işbirliği yapılmıştır.

3) Din derslerinin zorunlu olarak okutulması Anayasa hükmü haline getirilmiş ve Milli Eğitim’in dinselleştirilmesinin önü açılmıştır.

4) Demokrat, özgürlükçü ve sol örgütler baskı altına alınmış, Kürt kimliği reddedilmiş, işkenceler yaygınlaştırılmıştır.

5) Atatürk’ün vasiyeti bozularak, Türk Dil ve Tarih Kurumlarının özerk yapıları değiştirilmiş ve bu kurumlar siyasal iktidarın denetimine terk edilmiştir.

6) Üniversite özerkliğine son verilmiş, bilimsel araştırma ve eğitim yerine iktidarın politikaları egemen kılınmıştır.

7) Dış ilişkilerde, ABD’ye ve NATO’ya kayıtsız koşulsuz bir bağlılık gösterilmiş, Yunanistan’a karşı elimizde olan NATO’ya dönme kozu bile karşılıksız olarak kaybedilmiş, adeta bugünkü Ege ve Doğu Akdeniz sorunlarının şiddetlenmesine, haklarımızın zedelenmesine zemin hazırlanmıştır

***

Dün, 26 Eylül Dil Bayramı idi.

Bu vesile ile genellikle pazar günleri ele aldığım Adalet, daha doğrusu Adaletsizlik konularını ve elbette cuma günü hem HDP hem de Sosyal Medya kullanıcıları üzerinden yapılan iki farklı operasyonu irdelemeyi erteleyerek, Atatürkçü Düşünce Derneği’nin bu bayram dolayısıyla “Türkçemize Atatürk’ün Direnciyle Sahip Çıkacağız!” başlığıyla yayımladığı anlamlı ve önemli bildiriden alıntılar yapacağım:

Böylece 12 Eylülcülerin “Atatürkçülük” adına Atatürk’ün mirasını bile nasıl yok ettiklerini bir kez daha anımsamış olacağız!

***

“...Her fırsatta Atatürk Devrimi’ne saldıran siyasal iktidar; arı, duru ve ulusal benliğimizin göstergesi olan Türkçemize de..., 12 Eylülcüler gibi saldırmakta, diğer saldırganlara göz yummakta, hatta onları desteklemektedir.

Günümüzdeki uygulamalar, Türk Dil Kurumu’nu kapatanların; ‘devrim’, ‘barış’ vb. sözcükleri yasaklatanların yaptıklarını aratmamaktadır...

“Atatürk’ün mirasına uygun olarak Türk Dil Kurumu özerk yapısına kavuşturulmalı ve esas işlevine dönmelidir.

Eğitim ve bilim dili her düzeyde Türkçe olmalıdır.

Türkçe edebiyat ve kültür yayınlarına destek verilmelidir.

Türkçenin, ekonomi, bilim ve ticaret dili olması yolunda çabalar artırılmalıdır...

***

Ancak birkaç cümlesini alıntılayabildiğim bu bildiriye, “Dil” sözcüğünü geniş anlamda kullanarak, benim de ekleyeceğim bir uyarı var:

İktidarın, ayrıştırıcı, düşmanlaştırıcı, kavgacı, bölücü kavramlara dayalı terimlerden, sözcüklerden oluşan “Otoriter/Totaliter Dili”ni benimsemeyin ve onu kullanmayın:

Bağımsızlık, Barış, Eşitlik, Özgürlük, Demokrasi, Devrim, Cumhuriyet, Laiklik, Hukuk Devleti, Sosyal Devlet, Adalet gibi kavramlara dayalı terimlerden ve sözcüklerden oluşan...

Karşılıklı sevgiyi, saygıyı, birlikte yaşamayı özendiren, bağımsızlıkçı, özgürlükçü ve eşitlikçi “Demokratik Cumhuriyet Dili”ni dili benimseyin ve onu kullanın!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yeni anayasa tuzağı 19 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları