Günümüzde Atatürkçülük nedir?-3

20 Eylül 2020 Pazar

İki giriş yazısından sonra, sıra Atatürkçülüğün günümüzdeki tanımına geldi.

Atatürkçülüğün günümüzdeki tanımı, ancak onun gerçekleştirdiklerini ve günümüzün sorunlarını iyi kavramak ve anlamakla yapılabilir.

Atatürk, tarih ve toplumbilim açısından iki mucizevi (mucize gibi olduğu için beklenmedik ve  şaşırtıcı) olayı gerçekleştirdi:

1) Kazanılamaz sanılan ve gerçekten de kazanılması olanaksız görünen İstiklal Savaşı’nı kazandı.

2) İnsanlığın yüzlerce yılda kan ve gözyaşı dökerek gerçekleştirebildiği bir dönüşümün, Din-Tarım Toplumu aşamasından ve Padişahlıktan, Endüstri Toplumu aşamasına ve Cumhuriyete geçişin temellerini, 15 yıl gibi inanılmaz kısa bir sürede attı.

***

Atatürkçülüğün günümüzdeki tanımını yapmadan önce, günümüzün sorunlarını kavramak için iki soruyu daha yanıtlamamız gerekiyor:

1) Eskiden beri süregelen bu Atatürkçülük tartışması neden özellikle AKP’nin üç büyük kenti kaybettiği 31 Mart ve 23 Haziran yerel seçimlerinden sonra gündemin yeniden başına oturdu ve neden CHP’ye yapılan Atatürkçülük eleştirileri bu tarihlerden sonra tekrar yoğunluk kazandı?

2) Benim perşembe ve cuma günkü yazılarıma, bir iki iyi niyetli eleştiri dışında, neden genellikle birtakım yalanlar, iftiralar ve nefret suçu içeren söylemlerle, yazmadığım şeyleri de yazdığım iddia edilerek...

Sahip olmadığım bazı etnik/dinsel kimliklere ve dernek üyeliklerine de hakaretler yağdırılarak...

Seviyesizce saldırılıyor?*

***

Bu iki sorunun yanıtı da aynıdır...

Aslında perşembe günkü yazımda bunu anlatmıştım ama bir kez daha ayrıntılı olarak tekrarlayayım:

1) Artık elindeki bütün kozlar bitmiş ve yolun sonuna gelmiş olan Erdoğan/AKP iktidarı, bütün umudunu, demokratik muhalefeti zayıflatmak ve bölmek stratejisine bağlamış görünüyor!

2) Demokratik muhalefetin ana sürükleyicisi, doğal olarak en fazla oy potansiyeli olan CHP’dir; o halde CHP, Atatürkçülük tartışmalarıyla zayıflatılır ve parçalanırsa, “Demokratik Cephe” de büyük bir darbe almış olur.

Ayrıca, iktidarın “Şahıs Rejimi”ne karşı resmen kurulmuş olan “Millet İttifakı” da kendiliğinden oluşan “Demokratik Cephe” de Atatürkçülük tartışmalarıyla zayıflatılabilir ve hatta belki tümüyle çökertilebilir bile. 

***

Şimdi gelelim Atatürkçülüğü, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün gerçekleştirdiklerine göre, günümüzdeki sorunlar açısından tanımlamaya...

Önce ilkeler:

1) İstiklal Savaşı, Atatürk’ün Bağımsızlıkçı, Özgürlükçü ve Anti Emperyalist niteliklerini simgeler.

Bağımsızlık, Özgürlük ve Anti Emperyalizm bugünkü sorunlarımızın çözümü için de anlamlı ve geçerli ilkelerdir.

2) 6 Ok ile özetlenen Atatürk Devrimleri, Atatürk’ün 1920’ler, 1930’lardaki Feodal Toplumu, Çağdaş Demokratik Cumhuriyete uygun bir yapıya dönüştürmek için yaptığı reformları simgeler. 

Bunlar da bugünkü sorunlarımızın çözümleri için güncellenerek kullanılabilecek ilkelerdir ve nitekim üzerlerine, bunları açıklayıcı olan 6 yeni ilke ilavesi bile yapılmıştır (Bakınız Ecevit’le birlikte yazdığımız 1977 CHP Programı). 

***

Peki, ülkemizin bugün sorunları nelerdir?

Türkiye Cumhuriyeti, bugünlerde tarihinin en şiddetli siyasal, hukuki, ekonomik, toplumsal, kültürel ve ahlaki krizi ile karşı karşıyadır.

Çünkü Atatürk ve arkadaşlarının kurduğu Cumhuriyet Rejimi değiştirilmiş ve yerine Ucube bir Anayasa ile ona dayalı olan bir “Şahıs Devleti” getirilmiştir.

Bu nedenle, günümüzde Atatürkçülüğün anlamı ve önemi, onun hedeflediği biçimde, Temel İnsan Hak ve Özgürlüklerine dayalı Bağımsız ve Demokratik Çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’ni, barışçı ve demokratik yollarla yeniden kurmak ve korumak olarak ortaya çıkmaktadır.

***

Bu düşüncelerin ışığında “Günümüzdeki Atatürkçülük” şöyle tanımlanabilir:

Günümüzdeki Atatürkçülük, ülkemizdeki temel hak ve özgürlükleri, adaleti, güvenliği ve refahı tesis etmek için Bağımsız, Özgür, Anti Emperyalist, Demokratik, Laik ve Sosyal Hukuk Devleti olan Çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’ni, barış içinde yeniden kurmak ve ilelebet korumaktır!

*Elbette bu saldırılara yanıt vermeye tenezzül etmem. Çünkü bütün etnik/dinsel kimlikler benim için mukaddestir. Bunlardan biriyle bir kişiyi “itham etmek” nasıl bir nefret suçu ise buna karşı “değilim” diyerek savunma yapmak da aynı suça iştirak anlamını taşır.

Ayrıca benim aile ve tartışma terbiyem de yapılan seviyesiz ve ilkel saldırılara yanıt vermeye uygun değil!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yeni anayasa tuzağı 19 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları