Özgürlük, refah ve terör seviciler

23 Eylül 2021 Perşembe

İnsanlar esas olarak doğanın tutsağıdırlar.

Bütün canlılar, insanlar da hayvanlar da varlıklarını bireysel olarak sürdürebilmek için şu davranışlarda bulunmak zorundadırlar:

İsteseler de istemeseler de yemek yemek zorundadırlar.

İsteseler de istemeseler de su içmek zorundadırlar.

İsteseler de istemeseler de uyumak zorundadırlar.

Özet olarak herkes biraz farklı miktarlarda ve biçimlerde de olsa, yemek, içmek ve uyumak zorundadır.

Bunlara uymadıkları zaman ölürler.

***

Bütün canlılar, örneğin aynen hayvanlar gibi doğanın tutsağı olan insanlar, türlerini sürdürmek için de üremek zorundadırlar.

Ama üreme dürtüsü, içgüdüsü, bütün bireylerde aynı değildir.

Cinsel açıdan bireyler, heteroseksüel, homoseksüel, biseksüel, aseksüel, transseksüel, frijid, nemfoman ya da satiriasis olabilir; çünkü üremek bireyin değil, türün devamı için gerekli olduğundan herkes aynı düzeyde ve aynı biçimde davranmak zorunda değildir.

Farklı bireylerin, farklı davranışları, toplam olarak, sonuçta o bireyin ait olduğu türün devamını sağlar.

İnsanlığın bütün tarihi son derece doğal olan bu dört dürtü ya da içgüdünün emirleriyle yazılır.

***

İnsanlar yaşam savaşında, doğa ile olan mücadelelerinde teknolojiyi, birbirleri ile olan mücadelelerinde de ideolojiyi üretmişlerdir.

Bu mücadelelerin ilk zamanlarında birbirlerini de yiyen insanlar, sonradan bundan vazgeçmişler, hemcinslerini sadece köleleştirmekte yetinmişler ve geliştirdikleri teknoloji sayesinde hayvanlarla olan mücadelelerini de kazandıkları için sadece onları yemeğe başlamışlardır.

(Sadece veganlar bütün canlıların eşit haklara sahip olduklarını savunurlar.)

Sonuç olarak insanlar esas olarak karınlarını doyurmak, susuzluklarını gidermek, güvenlik içinde uyumak ve üreyebilmek için yaşadıklarından, bütün kavgalar, bütün savaşlar bu dürtülerin tatminindeki eksikliklerden ve bunların tatmini için gerekli olan kaynakların sınırlılığından dolayı, kaynak paylaşımındaki açgözlülüklerden, haksızlıklardan, bencilliklerden, tekelci ve istifçi tutum ve davranışlardan kaynaklanır.

Tam bu noktada eşitlik ve özgürlük kavramları devreye girer:

Bir toplumu oluşturan bütün canlılar, eşit ve özgür oldukları, yeme, içme ve barınma olanakları, üretime katkıda bulundukları oranda paylaşıldığı ve üremeler karşılıklı rıza ile gerçekleştirildiği zaman o toplumda, refah ve özgürlük, yani barış, egemen olur.

Bu adil paylaşımı ve üreme rızasını sadece kendi dürtülerini tatmin etmek, sadece kendi ceplerini doldurmak için yozlaştıranlar...

Başka insanları ve hayvanları sömürenler...

Doğa ve insan ürünlerine katkıda bulunmadan onları sahiplenmek isteyenler...

İnsanları köleleştirmek için dinleri, mezhepleri, ırkları, milliyetleri ve başka kimlikleri kullanırlar.

Oysa bir efendi ile bir kölenin, bir padişah ile bir kulun, bir başkan veya başbakan ile bir vatandaşın, insan olarak hiçbir farkı yoktur.

Bütün insanların isteği, refah içinde özgür bir yaşamdır.

İnsan ne karnını doyurmak için köle olmaya zorlanmalı...

Ne de özgür olmak için açlığa mahkûm edilmelidir.

Çünkü bütün kavgalar ve savaşlar bu nedenle çıkmaktadır:

Bazı insanlar, başka bazı insanların ekmeğine göz dikerler ve bunun için de direnişlerini kırmak için önce özgürlüklerini ellerinden almak isterler.

Kimileri buna Mustafa Kemal Atatürk gibi karşı çıkar, halkına hem özgürlük hem de refah getirmek için savaş kazanır, devrim yapar. 

Kimileri de Petain, Quisling, Noriega, Batista, İdi Amin, Ömer El Beşir, Çavuşesku, gibi halkını, hem özgürlükten hem de refahtan mahrum eder.

***

Her diktatör, her terör lideri, hem özgürlük hem de refah düşmanıdır.

Yani her terör lideri aslında bir diktatör, her diktatör aslında bir terör lideridir.

Her ikisi de temsil ettiklerini öne sürdükleri din, mezhep, ırk, milliyet veya başka bir kimlik adına, hem “öteki” insanların hem de “kendi” insanlarının refah ve özgürlüklerine karşıdırlar...

O nedenle de her diktatör, karşısında bir terör lideri, her terör lideri de karşısında bir diktatör ister ki, kendi egemenliğini ve sömürüsünü rahatça devam ettirebilsin.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yeni anayasa tuzağı 19 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları