Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Seçimlere giderken CHP - 1
Tam CHP seçim bildirgesi açıklandığında, Ahmet Hakan’a saldırı oldu ve bildirgeyi bu sütunda tartışamadım.
Bu arada okurlar bildirgeyi ayrıntılı olarak yayımlayan Cumhuriyet’ten de, başka kaynaklardan da yeterince bilgi edinmişlerdir herhalde...
Bu nedenle, bildirgenin içeriğine bakmadan önce, CHP’nin, hem özel olarak 1 Kasım seçimleri hem de genel olarak Türkiye için ifade ettiği siyasal ideoloji ve sahip olduğu imaj üzerinde durmak istiyorum.
***
Bir siyasal partinin toplum tarafından algılanan siyasal ideolojisi ve imajı pek çok faktör tarafından belirlenir:
Geçmişi...
Programı...
Kadroları...
Eylem ve söylemleri...
Lideri...
Pek doğal olarak o siyasal partinin kendisini nasıl tanımladığı da toplum tarafından algılanan imajın ve ideolojinin belirlenmesinde en önemli rollerden birini oynar.
Elbette siyasal partiler, özellikle seçim dönemlerinde söylem ve program değişiklikleri yapabilir, hatta büyük yapısal değişimler ve savrulmalar da sergileyebilirler...
Ama bunların da inandırıcılığı ve toplum tarafından nasıl algılandığı yine yukarıda sıraladığım faktörlere bağlı olacaktır.
***
Dünyadaki siyasal partiler, demokrasinin gelişmesi sırasında, toplumsal sınıflar tarafından biçimlendirildikleri için, sınıfsal bir yelpazede algılanırlar:
İngiltere ve Kıta Avrupası’nda, işçi sınıfı partileri değişimci sol çizgide, sermaye partileri ise muhafazakâr sağ çizgide yer alırlar.
ABD deneyimi ise partiler arasındaki siyasal ve sınıfsal açıyı iyice daraltmış, biraz muhafazakâr kapitalistlerle biraz liberal kapitalistler arasındaki marjinal farka indirgemiştir.
***
Türkiye’de çok partili demokrasi, sınıfsal değişme ve gelişme olgunlaşmadan, bırakın işçi sınıfını, sermaye sınıfı bile henüz gelişemeden kurulduğu için, partiler arasındaki sınıfsal ayrımların sınırları pek de belirgin değildir.
Türkiye’ye özgü olan siyasal parti niteliklerini, 21. Yüzyılda Türkiye adlı kitabımda şöyle irdelemiştim:
Bir yanda, Osmanlı’nın dinci-feodal yapısını, Cumhuriyet aracılığıyla, kentsel- endüstriyel topluma dönüştürmek isteyen “Devletçi-Seçkinciler” vardı.
Öte yanda, Cumhuriyet’e dönüştüğü ve toplumu da dönüştürmek istediği için devlete, “Liberallik” etiketi altında karşı çıkan ve dinden-gelenekten beslendiği için de geçmişe bağlı olan “Gelenekçi- Liberaller” yer alıyordu.
Bu ayrışmanın “Devletçi-Seçkinci” ekseni, AKP’nin “Gelenekçi-Liberallerin” temsilcisi olarak, devlete el koyması ve kendilerini “Seçkinci” boyuta yükseltmesiyle 2002 yılında sona erdi.
Kimileri bu olaya, “Atatürk Devrimlerini” kastederek, “Karşıdevrim” diyorlar.
Türkiye’yi bu noktaya, tarihsel, siyasal ve ideolojik olarak, CHP’nin kurduğu “Cumhuriyet” ve sınıfsal gelişme tamamlanmadan uygulamaya soktuğu “Çok Partili Sistem” getirmiştir!
Yani AKP, bugünkü iktidarını aslında CHP’ye, hem de Tek Parti Dönemi CHP’sine, Atatürk’e ve İnönü’ye borçludur.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Korgeneral Pekin'den çarpıcı yorum
- Suriye'yi nasıl terk ettiğinin ayrıntıları ortaya çıktı!
- Petlas'tan o yönetici hakkında açıklama
- Colani’nin arabası
- Nevşin Mengü hakkında karar
- 3 zincir market şubesi mühürlendi
- Geri dönüş gerçekten 'akın akın' mı?
- Komutanları olumsuz görüş vermedi, görevlerinden oldu
- 148 bin metrekarelik alan daha!
- Müge Anlı'nın eşine yeni görev