Sorun ‘başörtüsü’ değil ‘türban’-1

06 Ekim 2022 Perşembe

ÖNCE SORUNUN ADINI DOĞRU KOYALIM:

Sorunun adı, “Başörtüsü” sorunu değil, “Türban” sorunu veya halk arasındaki deyişle “Sıkmabaş” sorunudur.

Çünkü “Başörtüsü” yüzyıllardır Türkiye’de, özellikle köylerde, ama kasabalarda ve kentlerde de, kadınların genellikle dışarı çıkarken, bazen evin içinde de başlarına örttükleri bir örtüdür.

Yazma, yemeni, tülbent, eşarp gibi isimlerle anılan çeşitleri de olan geleneksel bir başörtüsüdür.

Kadınlar bunu serbest bir biçimde başlarına bağlayıverirler.

Hatta konuşurlarken, kendilerine çeki düzen vermek için, geriye kayan başörtülerini zaman zaman elleriyle öne doğru düzeltirler de.

(Ben bu kültüre sahip geniş bir ailede yetiştiğim, sonra da bu konularda sosyal araştırmalar yaptığım için bunları bizzat gözlemleyerek öğrendim.)

Buna karşılık “Türban”, saçın önce “bone” denilen bir takke ile kapatıldığı, onun üzerine boyun kısmı özel biçimde bağlanan bir örtünün örtüldüğü, bonenin alnı kapatan kısmının örtünün altından göründüğü, genellikle arka tarafı da topuz biçiminde özel olarak şekillendirilmiş bir örtü biçimidir.

Başörtüsü kullanmak geleneksel bir tavırdır.

Türban ise Siyasal İslamın bir simgesi olarak yaşamımıza girmiştir.

Dolayısıyla sorun geleneksel bir “Başörtüsü” kullanma sorunu değil, Siyasal İslamın simgesi olan “Türban”ın kamu hizmeti yapan kadınlar tarafından kullanılması sorunudur.

Hem kadını ikinci sınıf olarak gören ve örtmek isteyen erkek egemen kültür tarafından hem de Siyasal İslamı toplumsal ve kamusal yaşamda görünür ve egemen kılmak isteyen “dini siyasal olarak istismar eden politikacılar” tarafından (emperyalizmin de desteğiyle) sorun haline getirilmiştir.

“Türban”ı İslam adına savunanlar bunun Allah’ın emri olduğunu iddia ederler.

Buna karşılık Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk ve AKP’de Diyanet İşleri Başkanlığı’nın da bağlı olduğu Devlet Bakanlığı yapmış olan Prof. Dr. Mehmet Aydın gibi âlimler Kuranıkerim’de böyle bir emrin olmadığını ısrarla söylerler.

Özetle “Türban” sorunu “Başörtüsü” sorunu değildir...

Ona “Başörtüsü” sorunu diyenler “Türban” sorununun siyasal simge niteliğini gizleyerek onu olağanlaştıran ve böylece kamu yaşamına girmesini savunanlardır.

SADECE İSİM DEĞİL, ZAMANLAMA DA YANLIŞTIR:

Şu anda “Türban” Türkiye’de, bütün kamu kuruluşlarında, hem de siyasal simge olarak kullanılması sakıncalı olan yargıda, güvenlikte, askerlikte ve eğitimde bile serbestçe kullanılmaktadır.

Dolayısıyla iç politikada “Türban” siyasal tartışma gündeminden çoktan düşmüştür.

Üstelik iç politikada, geçim, açlık, işsizlik, enflasyon, baskı, sosyal medya sansürü, yağma ve yolsuzluk gibi çok daha önemli sorunlar vardır.

Tam gerçek laikliğin temeli olan Medeni Kanun’un yürürlüğe girdiği gün gündeme getirilmesi de ayrı bir talihsizlik olmuştur!

Dış politikada da, “Türban” İran’da kadın özgürlüğünü yok ettiği için, Masha Amini “Türban” takışı beğenilmediği gerekçesiyle dövülerek öldürüldüğünden, oradaki kadınlar özgürlük isteyerek ayaklandıklarından ve bu isyan yine kadınların dövülmelerine, hapsedilmelerine ve öldürülmelerine sebep olduğundan, ters bir zamanda gündeme getirilmiştir.

Tam bu olaylar sırasında, “Türban” sorununun üstelik “Başörtüsü” adıyla “Türbanı” olağanlaştırıcı yanlış bir isimle ele alınması, dış dünya ve dış dünyanın Türkiye’deki yansımaları açısından da yanlış bir zamanlamadır.

GENEL İLKELERİ ANIMSAYALIM:

1) Demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletinde herkes istediğine inanmakta veya hiçbir şeye inanmamakta serbesttir. 

2) Kimse inancını açıklamaya zorlanamaz ve inancından ya da kimliğinden dolayı ayrımcılığa tabi tutulamaz.

3) Kadınlarla erkekler ve farklı cinsel yönelimi olanlar, her türlü temel hak ve özgürlükler açısından eşittirler.

4) Kadınlar ikinci sınıf vatandaş veya erkeklerin malı değildir, belli biçimlerde giyinmeye ya da örtünmeye zorlanamazlar. 

5) Belli bir inancı veya bir kimliği belirten hiçbir simge, kamu hizmeti verenler tarafından, devletin kimlikler ve inançlar karşısında tarafsızlığını temsil ettikleri için, kullanılamaz.

6) Kamu hizmeti alan ya da almayan vatandaşlar, elbette yasalara aykırı olmamak kaydıyla, istedikleri simgeleri istedikleri yerlerde kullanabilirler.

Yarın:

1) Demokratik siyasette “dincilik ve ırkçılık yarışı” niçin yanlıştır?

2) Kılıçdaroğlu şimdiye kadar başarıyla kaçındığı din/mezhep ve ırk/milliyet tuzağına nasıl ve neden düştü?

3) Altılı Masa ve CHP yumuşak karnından nasıl yakalandı?

4) Seçmen davranışı nasıl etkilenir?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları