Enver Aysever

Hayat damarları kesilmiş ülke

25 Ocak 2021 Pazartesi

Cumhuriyet’te ilk yazımda, “Gericilikle müzakere edilmez, mücadele edilir” demiştim. İslamcılar usta taktikle öyle iklim yarattılar ki onların dilediği konuları, istedikleri dille tartışıyoruz. Biri çıkıp başka meselelerden söz açsa, ilk tepkiyi muhalif görünümlü, AKP uzantısı isimlerden alıyor. Siyasetçilerin AKP’ye uyumlu dilini anlıyorum da kendini “bağımsız” sayan bu kişileri anlamak olanaksız doğrusu.

***

Milliyetçilik, dincilik bataklığına sürüklenmiş ülkenin aydını buna ses çıkarmıyorsa, görevini yapmıyor demektir. Her ne kadar türlü şekillerde bu çocuksu duyguya kılıf bulunuyorsa da dünyanın her yerinde milliyetçilik şiddetle, cehaletle anılıyor. En son ABD’de Trump yandaşlarının hallerine bakın, ne dediğim iyice anlaşılır. Kullandıkları mafya dili, okuryazarlarının bile bu yöne evrilmesi rastlantı olmasa gerek. Gazetecilerin dövülmesi, tehdit edilmesi şaşırtıcı gelmiyor kimseye.

Aydın görevi üstlenmiş kimsenin gereksinimi “ifade özgürlüğü”dür. İktidarlar salt doğrudan sansürle baskı yapmaz. Öyle bir hava oluşur ki tek cümle kurarak toplumsal mahkeme karşısında bulursunuz kendinizi. Fikri Sağlar’ın “türbanlı hâkim” tartışmasında nasıl saldırıya uğradığını gördük. Sağlar’ın düşüncesi karşısına düşünce koymak yerine hakaret/tehdit edildi. Partisi bile kınadı Sağlar’ı.

***

Siyasetçi kendini beğendirmek için konuşur, aydınlar toplumu irkiltmek için! Yaşam konforundan vazgeçmeyen biri özgür olamaz. Sanmayın ki ceza mahpushanedir. Asıl mesele geniş kesimler tarafından yalnız bırakılmaktır. Muhalif yazar/çizer pazarından dışlanmak cezadır. Sizi ekrana çıkarmazlar, yazılarınızı gazeteye koymazlar, kitaplarınızı basmazlar, konuşmaya çağırmazlar. Hem ruhsal hem de bedensel açlığa mahkûm ederler. Örgütlü mücadele kadar, aydın isyanı da bunca önemlidir.

Açayım konuyu. Bugün tartışılması gereken öncelikli mesele, balenin spor sayılmasıdır. Kimse çıkıp “Kardeşim millet aç, ne balesi!” diyemez. Eğer aydınlanma mücadelesi veriyorsanız, tarımda kendine yetmek kadar sanatsal özerkliği de önemsemeniz gerekir. İnsanların önce karnını doyurup sonra düşünsel, etik gelişimini sağlayamazsınız. Cumhuriyete sahip çıkan birinin neden hemen konservatuvar kurulduğunu bilmemesi mümkün müdür? Düşünen, özgür, aklını kimseye devretmeyen insan nasıl yaratılacaktı? Neo-liberal siyaset, edebiyatçı, akademisyen, sanatçı kimselere de büyük olanaklar sağladı ki temel işlevlerini görmezden gelmeleri bundandır. Varlıkları tehdit altındayken susmaları bundandır.

***

Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör atanması süreci, muhalif yayın organlarında esen şiddetli liberal rüzgâr -Davutoğlu, Gül, Karamollaoğlu, Babacan güzellemeleri- bir de bu gözle irdelenmelidir. Elbette sanat kurumlarında görev yapıp da “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” tavrı gösteren kimselerin cellatlarıyla uyum içinde geçirdikleri günler de anımsanmalıdır. AKM’yi kurtarmak pek çok anlamda önemliydi. Taksim’den AKM’yi silip cami yapmanın ne denli simgesel olduğunu göremeyen biri, yarın Orhan Gencebay operası izlemeye tıpış tıpış gitmeye mecburdur!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İflas 25 Mart 2021

Günün Köşe Yazıları