Enver Aysever

Padişahlık hükümet sistemi!

08 Haziran 2020 Pazartesi

Önce bir CHP’li ve iki HDP’linin vekillikleri düşürüldü, ardından apar topar mahpusa tıkıldılar; ertesi gün, “gönlüm razı değil” diyerek Erdoğan hafta sonu için konan sokağa çıkma yasağını kaldırdı. İki olay arasında doğrudan bağı görmezsek, meseleleri kavramamız mümkün değildir. Ülkede yasa, hukuk varmış gibi davranan herkes gülünç duruma düşer.

Erdoğan, “Alıştığınız türde bir Cumhurbaşkanı olmayacağım” demişti. Dürüst davrandı. Bu, şu demektir: “Savcı da benim hâkim de! Bilim Kurulu da benim, polis de!” Biz Erdoğan’ı tanıyoruz, biliyoruz. Sorun o değil ki; bu sürece “dur” demekle yükümlü kimseler ne yapıyor, onu bilmiyoruz. Yani gördüğümüzün dışında siyasal önerileri var mı? Yoksa iktidarı meşru kılmak için kuyruğuna takılmaya devam mı edecekler?

Adam kazandı

Biz nerede yaşıyoruz” sorusu önemlidir, yanıtı güncellenmelidir. Türkiye “laik, demokratik, hukuk devleti” hedefiyle kuruldu. Hiçbir zaman tam anlamıyla laik olmadı gerçi, yine de çabalandı. Demokrasi kör topal ilerledi. Hukuk iyi kötü vardı. Şimdi hiçbiri yok. Kılıçdaroğlu, “Türkiye İslam dünyası içinde yıldız gibi parlıyor” dedi, bu söylemin üstüne herkes yattı. Oysa son derece önemlidir. Demek ki artık CHP Genel Başkanı ülkeyi böyle görüyor.

Zaten geri kalmış bir ülkeyiz, ancak eskiden rotamız belliydi, uygarlığa, aydınlığa gidecektik. Meğer boşunaymış. İslam dünyasının yıldızıymışız. Peki, soralım: Sözü edilen dünyada bir tane demokratik, uygar, laik, hukukun üstünlüğüne bağlı, bilim yolunda giden ülke var mı? Oysa Türkiye devrimi ve mucizesi tam da bu saydıklarımızdı. “Adam kazandı” vakasıdır bu.

Sokak ve demokrasi

Meclis fiilen feshedildiği halde vekiller neden orada oturur anlamış değilim. İşlevleri olmadığına göre çıkarları söz konusu sanırım. İlke olmayınca mesele yok. Arkadaşları yaka paça götürülüp içeri tıkılırken, geride kalanlar hâlâ bu ikiyüzlü oyunu sürdürüyor. Erdoğan usta bir yöntemle ilerliyor. Önce sosyal medyada, ardından büyük basında meseleleri tartıştırıyor, bakıyor ki ciddi itiraz yok, uygulamaya koyuyor. Vekiller, parti yöneticileri yalandan açıklama yapıyorlar, iş bitiyor. Gerçi genel başkanlar da haklı, deseler ki vekillere “sine-i millete dönüyoruz” çoğu gelmez peşlerinden. Daha emeklilik var yahu! Ballı maaşlar, toplumsal itibar (!)...

Meclis’te çözüm yok, mahkemede çözüm yok, ne yapacaksınız peki? Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın arayıp da bulamayacağı bir hizmet daha sundu: “Bizi sokağa çekmek istiyorlar” dedi. Bu ne demektir? Sokakta hak arayan herkes teröristtir. O halde soralım: “Gezi Direnişi, 8 Mart eylemleri, 1 Mayıs mitingleri, Adalet Yürüyüşü nedir?” Sokak eşittir çatışma demek demokrasiye darbedir! Suç olan sokakta hak aramak değil, şiddete başvurmaktır. Hâlâ bir anayasa varsa eğer; toplantı, gösteri, yürüyüş yapmak demokrasi göstergesidir. Toplum kendini nasıl ifade edecek? Talepleri nasıl dile getirecek? Bu tutum güvenlikçi politikalara onay vermektir, otoriterliğe boyun eğmektir!

Küfür eden müritlere!

Bizim ülkede yazık ki her mahalle kendi padişahına iman ediyor. Yukarıda söz ettiğim eleştirileri dillendirdikçe küfür edenler, saldıranlar gırla gidiyor. Oysa sağlıklı demokrasi için ilk koşul eleştiridir. Akıllı yönetici çevresinde dalkavuk istemez! Oysa siyaset kurumu bizde “padişahım çok yaşa” kültürüyle biçimlenir. Bir de pusu kültürü var. Başkanların yüzüne gülüp her türlü dümeni çevirenler ülkesi burası. Diyeceğim; örgütlü toplum önemlidir, çünkü hiçbir iktidar kitlesel itirazlara kulak tıkayamaz!

Türkiye’nin güncel ve tarihten gelen sorunları birikti. Bir de buna dünyanın içinde bulunduğu süreç eklenince, iyice boğucu bir ortam doğdu. Böyle süreçler bir yandan da olanaklar getirir. Soluk alamaz halde olan toplum yeni, farklı seçeneklere yönelir. Eğer özgün, tutarlı, ilkeli tezler ortaya konursa bu süreçlerde ilgi görür. Unutmayalım, siyasal İslam da böyle bir dönemde varlık gösterdi, sahte özgürlük, refah vaadiyle iktidar oldu. Tersini kanıtlamak mümkün!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İflas 25 Mart 2021

Günün Köşe Yazıları