Enver Aysever

Saray dalkavuksuz, entrikasız olur mu?

16 Kasım 2020 Pazartesi

Bir pazar günü, geceye doğru akarken saat, sosyal medyanın eğlence ortamında ülkenin ekonomi bakanı istifa ediyor. Haliyle deneyimli basın insanları; bu biçimde, sığ dilde, bozuk imla ile edilen istifaya kuşkuyla bakıyorlar. Teyit ettirmek için Ankaralılar sarılıyor telefona, lakin gelin görün ki kimsecikler yanıt vermiyor. Al başına belayı, “haberi verecek miyiz, vermeyecek miyiz” diye kara kara düşünüyorlar.

***

Neo-Osmanlıcılar her binayı dev gibi inşa ettiler. Adliye saray oldu mesela, koskoca iletişim başkanlığı da kuruldu, dahası devletin televizyonu, ajansı, hepten kocaman oldu! Gel gör ki kimseden “çıt” yok. Bakan “damat”, konu hassas, karar verecek kişi “Türk tipi başkan” olunca, herkes kulağının üstüne yatıyor!

Bakan, istifa topluma ulaşsın diye çırpınıyor, Anadolu Ajansı’na “gir diyorlar haberi”, ama olmuyor; ağabeyin başında olduğu yayın kuruluşu bile cesaret edemiyor kardeşin istifasını duyurmaya. Anlaşılan gülünç mecraya mecbur kalıyor bakan. Diyeceğim “her kul bir gün tadacaktır sansürü!” Tek adam düzeninde kimse hiçbir anlam ifade etmez!

***

Kaç saat geçiyor, dedikodular alıp başını gidince, açıklamamsı bilgiler sızıyor. Yine de gözler Saray’da. Lakin bu düzende kimse kendi başına “istifa” edemez, önce tarif değişiyor, söz konusu olan “af talebidir” diye düzeltiliyor! Üstelik de sağlık gerekçesiyle. Keşke biri deyiverseydi neymiş bu hastalık?

Ben söyleyeyim size. “Bunun adı Saray hastalığıdır”. Kimsenin anlamı yoktur. Ve elbette Saray varsa “soytarı” da olur “dalkavuk” da! Her tür entrika da! Durum budur. İster bakan ol, ister damat bakan ol, hükmün yoktur! Gün gelir fırlatılırsın kenara!

***

Tartışmalar oluyor ekranda, etrafında dolaşarak ne kadar söz söylenebilirse, kıvranıyor gariban yandaşlar! Sonunda karar veriliyor, herkesin rahat edeceği cümleler kuruluyor: “RTE iyi, çevresi kötü”, Tuhaf hesaplaşmalar görülüyor bu arada, kim kimdir bilmek kolay değil. Altını oymalar, gözdağı vermeler, birbirine nanik çekmeler...

Yorum yapacağız da ilkin neyi tartıştığımızı anlayalım. Aile içi bir mesele mi konuştuğumuz, ülkenin iktisadi sorunları mı, büyük siyasal çaresizliğimiz mi? Belki hepsi, belki hiçbiri! Belki de kimilerinin dediği gibi, mesele sadece “Biden” dönemi. Ön hazırlık yani!

***

Maalesef Cumhuriyetin çöküşüne tanık olduk. Bayramlarda kendimizi ortaya atarak avunmaya çabalıyoruz. Yine de bu cehalete, vasatlığa, bayağılığa iyi bile dayandı. “Türk tipi başkanlık” her neyse doğmadan öldü! Lakin yerine ne konacak meçhul! Biden geliyor diye “özgürlük, demokrasi soslu ılımlı İslamcılık” sürüldü piyasaya yeniden, liberaller “top yine bize geldi” diye göbek atıyor. Nasıl büyük felaket bu!

***

10 Kasım günü düşündüm de milyonlarca insan 82 yıl önce ölmüş bir adam için üstelik ucunda hiçbir ödül yokken, her yıl aynı saatte sözleşerek ayağa kalkıyor, anıyor. Büyük çok acayip olay bu! Kabul edelim, bu Ortadoğu cehenneminde ne varsa laiklikte var! Bilim için aydınlanma için ilk koşul! Bu büyük uzlaşının nedeni burada saklı!

Tek tipçi, koyu milliyetçi “Atatürk” yorumlarıyla gidilecek yol yoktur. Yeniden kamucu olmak zorunda bu ülke; üretmek, yaratmak, zorunda! Eşit, adil, özgür bireyler için anayasa yapmak zorunda. Hukukun üstünlüğü sağlanmalı. Bu mandacı ABD anlayışı bertaraf edilmeli. Cumhuriyet sosyalizmle taçlanmalı.

***

Erdoğan yerine Erdoğansız AKP modelinin kimseye yararı yoktur!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İflas 25 Mart 2021

Günün Köşe Yazıları