Bir virüsün öğrettikleri...

16 Mart 2020 Pazartesi

Virüs de çok şey öğretiyor bize.

Sosyal panik nedir, onu öğretiyor en başta.

Koronavirüs bir kişide bulundu” lafıyla panik başladı.

Halk marketlere hücum etti. 

Makarna, pirinç, un, şeker ne varsa yağmalandı.

Kolonyaya hücum yaşandı, kâğıt mendiller tükendi.

Ne korkarmışız meğer virüsten, bu da ortaya çıktı.

Bir yerlerde gizlenmiş yağmacı yanımız her yana yayıldı.

Hoş, yağmacılığımız pek de gizli değildi ya.

Toprak görünce yağmala, betonu dik.

Yeşil görünce kes, biç, çıplak toprağı arsa yap.

Bütün bunlar son yılların marifeti idi.

İktidarımız eksik olmasın, yağma kültürünü iyi öğretti.

Fırsatçı, çıkarcı, kayırmacı yağmacı kültür başımızdaki iktidarın yaşam rehberi olduğu için şaşırmadık.

Ama bu virüs, içimizi dışımıza çıkardı.

Marketleri yağmaladık.

Bu arada elimizi yüzümüzü yıkamayı da öğreniyoruz.

Hani biz korkusuz insanlardık.

Kahramandık, cengâverdik, vurduk mu devirirdik.

O minnacık virüs bizi ezdi geçti.

Korkak yağmacıyı ortaya çıkarıverdi.

Bu da bize ders olur diyen varsa bilmem.

Hiçbir şey bize ders olmuyor da.

***

2. Dünya Savaşı yılları. 1942-43 olabilir. Elias Canetti, Nobel ödüllü bir yazar. Yahudi olduğu için Çekoslovakya’dan İngiltere’ye kaçmış, orada Londra yakınlarında bir çiftlik köyünde korunuyor. Kendi denemelerinde yazmış. Çiftlik, yumurta yetiştirip dağıtan bir ailenin yönetiminde. Her gün yüzbinlerce yumurta sandıklanıp Savaş Bakanlığı’nın dağıtım yerine gönderiliyor. 

Her İngiliz vatandaşının günde bir yumurta yeme hakkı var. Bu çiftlikte bulunan Elias Canetti ile eşine de günde bir yumurta veriliyor. Çiftlik sahibi ve eşi de kendilerine birer yumurta ayırıyor.

Canetti şaşırdığını söylüyor. Orada, bakan yok, gören yok, sayan yok. Ama çiftlik sahibi de eşi de iki yumurta yemiyor. Her yurttaşın hakkı olan “günde bir yumurta” onlar için de geçerli.

İngiltere’nin o savaşı kazanmasına şaşmamak gerekiyor.

Bu “sosyal disiplin”, uygar ülkelerin toplumsal karakteridir. Eğer bir ülkenin “sosyal disiplini” varsa, orada yönetici ile yönetilen birbirine güven duyuyor demektir. 

Uygar toplum budur.

Birbirine güvenen, birbirine destek olan, adalet içinde yaşayan, sözlerine güvenilen yönetenler ile desteğinde bilinçli yurttaşların uygar toplumu budur.

Bir toplumun “sosyal disiplini”ni bozan, o toplumu güvensizliğe iten, o insanlara çıkarcılığı, fırsatçılığı öğreten iktidarlar ise “yağmacı toplum” yaratırlar.

Sen, “Kanal İstanbul” deyip çevresindeki arsaları yıllar öncesinden yağmalayacaksın. Bunu ortaya çıkaran gazetecileri tehdit edip dava açacaksın.

Senin marifetlerini ortaya çıkaran Barış Terkoğlu’nu, Barış Pehlivan’ı, Murat Ağırel’i, Hülya Kılınç haksız hukuksuz hapislere atacaksın.

Osman Kavala’ya açıkça düşman hukuku uygulayacaksın.

Gücün yettiğine zulmedeceksin.

Gücün yetmediğine el ovuşturacaksın.

Hiçbir dediğine inanılmayacak.

Güvenilirliğini kaybedeceksin.

Kaybettikçe zalimleşeceksin.

Toplumun da giderek böyle olur işte.

Korkak, yağmacı, fırsatçı, çıkarcı bir toplum olur.

Sen de marifetinle gurur duyarsın.

Ama biz bir şey öğreniriz.

Bak, ne mi öğreniriz?

***

Biz, senin kim olduğunu, ne olduğunu öğreniriz.

Biz, senin gücün dilinden anladığını öğreniriz.

Biz, senin aslında nasıl güçsüz olduğunu öğreniriz.

Bir virüsün seni nasıl altüst ettiğini öğreniriz.

Senin adaletle yenileceğini öğreniriz.

Senin bilinçle yenileceğini öğreniriz.

Kimin karşısında aslan kesilip kimin kapısında beklediğini öğreniriz.

Bütün bunlar sana bir şey öğretir mi?

***

Keşke öğretseydi ama hiç sanmıyorum.

Eğer öğrenseydin, neden yanında hiç arkadaşın olmadığından öğrenirdin.

Eğer öğrenseydin, onca haksızlığın yükü sana bir şey öğretirdi.

Eğer öğrenseydin, onca gerçek sana çok şey öğretirdi.

Ama öğreneceksin, çaresiz.

Kendi zulmünden öğreneceksin.

Kendi yalnızlığından öğreneceksin.

Kendi çaresizliğinden öğreneceksin.

Herkes eninde sonunda öğrenir...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Özeleştiri?... 8 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları