Siyasetin esareti...

17 Ocak 2022 Pazartesi

Bir gencin trajik ölümü toplumun en kırılgan yanlarına ayna tuttu.

20 yaşındaki Enes Kara, çaresiz kalışının seyrini açıklarken aslında bizim çaresizliğimizi anlattı.

Genç insanın kendi seçimlerini yapamayışı.

İnancın dolaşık yollarında özgür seçimlerin engellenişi.

Ailesinin bağlı olduğu tarikat kurallarına zorunlu itaat.

Tıp doktoru olmanın güçlüklerine dayanamayış.

Aileden başlayan toplumsal iletişimsizlik.

Bu sorunların hepsi gözler önüne serildi.

Bu tablonun bütününde asıl sorun ortaya çıkıverdi:

Siyasetin esareti.

Evet, siyaset hem iktidarıyla hem muhalefetiyle tarikatlar ve cemaatler tarafından esir alınmıştı.

TARİKATLARIN VE CEMAATLERİN GİZLİ İKTİDARI

Siyasal iktidar, MHP destekli AKP iktidarı yarattığı sorunlar nedeniyle güç kaybettikçe tarikatların ve cemaatlerin gücüne sığındı.

Önceden kabul etmediği taleplerin hepsine boyun eğerek onların gücüyle iktidarını sürdürmeye razı oldu.

Ayasofya’nın ibadete açılması bu baskıyla oldu.

28 Şubat davasının yeniden ortaya çıkarılıp “laik Cumhuriyet generalleri”nin hapse gönderilmesi bu boyun eğişle yapıldı.

Günümüzde ülke, “tarikatların ve cemaatlerin gizli iktidarı” altındadır.

Ucu onlara dokunacak hiçbir soruşturma açılamamaktadır.

Tarikatlar ve cemaatlere ilişkin hiçbir konuda Meclis araştırması yapılamamakta, önergeler AKP ile MHP oylarıyla reddedilmektedir.

Aslında “araştırmanın reddedilmesi” o konudaki suçun kabul edilmesi anlamına gelir.

Enes Kara’nın ölümünden sonra yaşananlar da bu gerçekleri bir kez daha vurgulamaktadır.

AKP sözcüleri, “Bir gencin ölümünü siyaset konusu yapmamak” tezinin arkasına saklanmaktadır.

Babanın bağlı olduğu tarikatı savunması, gencin arkadaşlarını suçlaması “biat-itaat” olgusunu açıklamaktadır.

“Siyasetin esareti” her alanda ortaya çıkmaktadır.

MUHALEFET NEDEN TUTUK?

Muhalefet sözcüleri bu konuda açık konuşmamaktadır.

Aslında muhalefet kanadının bu gerçekleri çok iyi bildiğinden kuşkumuz yoktur.

Onlar da tarikatlarla cemaatlerin iktidar gücünü çok iyi bilmektedirler.

Ancak önümüzdeki seçimde onların oyları nasıl yönlendireceğini hesaba katmaktadırlar.

Bu nedenle olmalıdır ki, Enes Kara’nın ölümünde “öğrenci yurtları olayı” öne çıkarılmaktadır.

Muhalefet sözcüleri “öğrenci yurdu sorununu biz çözeceğiz” demektedir ki asıl sorun yurt sorunu değildir.

Tutukluğun nedeni, elbette oy kaygısıdır.

Peki, bu oy kaygısıyla bugünün muhalefeti yarın iktidara gelirse ne yapacaktır?

Tarikatların, cemaatlerin devletin içinde yuvalanmış olmasına karşı nasıl bir tutum izleyecektir?

Muhalefet, tek tek partiler olarak ya da ittifaklar olarak bu konuda ortak bir kanıda buluşuyorlar mı?

Eğer böyleyse bu ortak nokta nedir?

Ya da partilerin bu konudaki görüşleri, planı, programı neleri kapsamaktadır?

LAİK CUMHURİYET BU ÜLKENİN KURTULUŞUDUR

Bir siyasal parti “Aman şimdi ses çıkarmayalım, iktidara gelince biz bunları düzeltiriz” görüşünü benimseyebilir.

Bu stratejik yanlış, kazanılacak iktidarı da sakatlar.

Eğer bir siyasal parti “siyasal şantaj”dan korkup haksızlıklara sesini çıkaramazsa iktidarında da bir şey yapamaz.

Eğer bir siyasal parti, çatışmadan ürküp kabul etmemesi gereken işlere “Bu sefer böyle olsun” diyerek razı olursa kendi teslim belgesini imzalamış olur.

Haksızlığı kabul etmeyeceksiniz.

Doğruları söylemekten kaçınmayacaksınız.

Yutkunup susmayacaksınız.

Laikliği anlatmaktan, savunmaktan vazgeçmeyeceksiniz.

Bakın, ülkenin başına gelenler bundandır.

İslam dininin istismar edilmesine sessiz kalmayacaksınız.

Atatürk’ün tarikatlarla cemaatlerin kapatılması kararı İslam dinini bu musallatlardan kurtarmak içindir.

Laik Cumhuriyet bu ülkenin kurtuluşudur.

Bunları haykırarak oy isteyeceksiniz.

Halka doğruları söyleyerek oy isteyeceksiniz.

Bunları muhalefette yapmamak, tarikatlarla cemaatlerin iktidarının sürmesi anlamına gelir.

Tarikatlarla cemaatlerin gölgesinde sürdürülecek bir “laik iktidar” olamaz.

Onlardan borç alınarak sağlanacak oylar, onların iktidarının sürmesi demektir.

Siyasetin esaretten kurtarılması ancak LAİK CESARET ile olabilir.

Bu gerçeği bugünden bilmek tarihsel görevdir.

Evet, LAİK CESARET. Gücümüz budur...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Özeleştiri?... 8 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları