Erdal Sağlam

Faiz yerine zorunlu karşılık artırılacak

24 Haziran 2021 Perşembe

Merkez Bankası’nın önümüzdeki dönemde faiz artırımı yerine, yine zorunlu karşılık artırımını gündeme getirmesi bekleniyor. Böylece asıl araç olan faiz kullanılmayacak, ihtiyati tedbirlerle para politikası sıkılaştırılmaya çalışılacak.

Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu’nun önceki gün Bankalar Birliği yöneticileriyle yaptığı toplantıdan sızan haberler, Banka’nın böyle bir plana hazırlandığını gösteriyor.

Reuters’in haberine göre toplantıda Kavcıoğlu, “TL’nin itibarını artırma konusunda bankalarla istişare ederek zorunlu karşılık düzenlemelerinde değişiklikler yapabileceği sinyalini” vermiş. TL’nin değerinin korunması için önümüzdeki dönemde bankalarla işbirliği içinde çalışılacağı mesajının verildiği belirtilen haberde, Kavcıoğlu’nun TL’nin değeri için gereken politika adımlarının atılacağını söylediği belirtiliyor.

Buradan yola çıkarak toplantıda iç talebin hâlâ canlı olduğunun konuşulduğunu bunun enflasyon üzerindeki etkilerinin tartışıldığını ve artan enflasyona bağlı olarak para politikasının daha da sıkılaştırılması gereğinin dile getirildiğini tahmin ediyoruz. Bu sıkılaşmayı sağlayabilmek için, reel faiz oranlarının artan enflasyona bağlı düşeceği ancak buna rağmen faiz artışından kaçınılacağı sonucunu da çıkarabiliriz. Bunun yerine “makro ihtiyati tedbirler” denilen faiz dışındaki sıkılaştırma tedbirlerine gerek duyulacağı anlaşılıyor.

İç talebin kısılması için ise özellikle kredilerin, artış hızı azalsa bile iyice geriletilmesi önem taşıyacak. Merkez Bankası’nın zorunlu karşılık tedbirini gündeme getirmesinin altında, kredilerin daha da geriletilmesi, bunun için de faiz artışı olamayınca zorunlu karşılıklarla paranın sıkılaştırılacağı sonucunu çıkarmak mümkün.

Zorunlu karşılık artırımı yaparken Merkez Bankası’nın kendisinde tutulan karşılıklara nasıl faiz uygulayacağının ise bankalarla tartışılacağı anlaşılıyor. Zorunlu karşılık artırımının hem TL hem de döviz hesaplarında yapılabileceği konuşuluyor.

Zorunlu karşılıklar artırıldığı zaman bankaların krediler için serbestçe kullanabilecekleri fon miktarının azalması, bunun da kredi faiz oranlarını yukarı çekmesi beklenebilir. Bununla birlikte artan enflasyona bağlı yetersiz kalacak TL mevduat faiz oranları da yukarı çıkabilir.

Bunun ekonomideki hızlı büyümeyi biraz aşağı çekeceği kesin. Buradaki kritik nokta ise Merkez Bankası yönetiminin Cumhurbaşkanı Erdoğan’a rağmen bunu nasıl hayata geçireceği. Gereken faiz artışlarını yapmayarak Cumhurbaşkanı’nın sözünü yerine getirmiş olacak ama Cumhurbaşkanı’nın büyüme için istediği faiz indirimi yerine parasal sıkılaştırma yapılarak kredi faiz oranlarının artmasını nasıl karşılayacak, bilinmez. Bu arada Cumhurbaşkanı’nın baskısı nedeniyle, “Artacak enflasyona rağmen Merkez Bankası’nın eylül ayında göstermelik faiz indirimi yapıp zorunlu karşılıkları artırarak sıkılaştırma yapması” gündeme gelir mi, bilmiyoruz. Bunu yaptığı takdirde Merkez Bankası ve uygulanan para politikasının, dolayısıyla TL’nin itibarının iyice sıkıntıya gireceği açık.

Bu yönetimle TL’ye itibar sağlanamaz

Reuters’ın haberinde Başkan Kavcıoğlu’nun banka yöneticilerine “Rezervlerin güçlendirilmesi hedefine bağlı olduklarını” belirterek yeni swap anlaşmaları için dört ülke merkez bankası ile görüştüklerini, ikisi ile görüşmelerin çok iyi noktaya geldiğini söylediği belirtiliyor.

Son Çin swap hacminin artırılmasında olduğu gibi, belli ki ikili swaplar yoluyla göstermelik olarak brüt rezervleri yüksek gösterme çabası sürüyor. Ancak iç piyasalarda da dış piyasalarda da bu yöntemle rezervin yüksek gösterilmesinin hiçbir etkisi olmadığı açıkça ortada.

Dün ajanslarda bir bankacının “ABD veya Avrupa Merkez Bankası ile swap anlaşması olmadığı takdirde, ülkelerle yapılacak swap anlaşmalarının bir şey değiştirmeyeceği” yorumuna denk geldim. Bu bankacı çok iyi özetlemiş; ikili ticaret bağlı, hatır için yapılan swap anlaşmalarının rezerv sayılamayacağı ve hiçbir itibar kazandırmayacağı artık görülmeli. Bu yöntem sadece Cumhurbaşkanı’nın meydanlarda propaganda yapmasına yarayabilir, o da ne kadar işe yarıyorsa...

Özet olarak Merkez Bankası enflasyonda önümüzdeki dönem artışın devam edeceğini görüyor ve buna önlem almaya çalışıyor diyebiliriz. Ama doğrudan önlem almak yerine yine dolambaçlı yollara yöneleceği, faiz kararlarının iç politika malzemesi haline geleceğini söylersek yanlış olmaz. Merkez Bankası yönetimi TL’nin itibar kaybının, değer kaybının büyük sorunlara yol açtığını, enflasyonu düşürmek için değer kaybının frenlenmesi gerektiğini de belli ki görüyor. Ancak sürekli değişen Merkez Bankası başkan ve yöneticileri, belli ki gelen büyük dalgayı görmelerine rağmen gereken önlemleri almakta zorlanacaklar. 

Bu tür dolaylı yollarla TL’ye itibar kazandırmak artık mümkün değil. Çözüm yolu belli: Faizler gerektiği kadar artırılmadan, yapısal tedbirler uygulamaya konup hem ekonomide hem hukuk alanında radikal reformlar yapılmadan, bu yolla piyasalara güven verilmeden TL’nin itibar kaybı önlenemez. 

Mevcut yönetimle TL’nin itibar kazanması ise pek mümkün görünmüyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları