Erdener Yurtcan

Gönül Tatlı Sohbet İster Ama…

04 Aralık 2013 Çarşamba

>Bu yıl haberlerde kış lastiği takılacağından söz edilse de tehlikeyi gündeme getireni okumadım. Demek ki geçen yılki uygulama sürecektir. Bu yaklaşıma ne demeli? Kriter bellidir: “Bir şey olmaz abi!” Ne güzel bir kandırmaca.  

Eskiler ne derdi? Gönül sohbet ister, kahve bahane. Bir başka söz de şudur. Sohbet gönlün yelpazesidir, insanı rahatlatır. Acaba öyle mi? Ben iki konuda kısa bir ülke resmi çizeyim, yerimizin yettiği ölçüde, kararı sizler veriniz. Kış bu yıl daha kapıya henüz dayandı. Pek bir kibar ve aheste oldu gelişi.
Kış demişken, mevsimle bağlantılı bir konuyu ele almak uygun olur.
Bakanlık (resmi adı: Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı) geçen yıl bir yönetmelik çıkardı. Buna göre araçlara kış lastiği takmak mecburi kılındı, 1 Aralık-1 Nisan tarihleri arasında. Bu tavır güvenlik açısından vazgeçilmez. Yönetmelik yürürlüğe girdi, ertesi gün Bakan açıklama yaptı: “Bu mecburiyet yalnız ticari araçlar için.” Niçin? Ticari olmayan araçları sürenlerin ya da bunlarda seyahat edenlerin güvenliği önemli değil mi? Bu yaklaşım kabul edilemez. Unutmamak gerekir ki, kış lastiğinin niteliği kışın yaşanan hava ve iklim koşullarına uygun üretilmiş olmasında. Ayrıca sözünü ettiğim yönetmeliği okudum; iki araç sınıfı için bir ayırım yok. İlgili maddede, “Yolcu ve eşya taşımalarında kullanılan araçlar” deniliyor. Ticari olmayan araçta da seyahat eden kişiye yolcu denir. Bakanın açıklaması hukuki temeli olmayan, özel araç sürenleri görünüşte koruyan, fakat aslında tehlikeyle baş başa bırakan bir çözümdü. Fakat doğru değildi. Her fırsatta Türk insanı AB’den söz ediyor ya artık, dönüp bir AB ülkelerine bakınız lütfen.
Bu yıl haberlerde kış lastiği takılacağından söz edilse de tehlikeyi gündeme getireni okumadım. Demek ki geçen yılki uygulama sürecektir. Bu yaklaşıma ne demeli? Kriter bellidir: “Bir şey olmaz abi!” Ne güzel bir kandırmaca. Oysa kriter şöyle olmalı: “Aklını başına devşir abi, tehlikeye dikkat, kötü şeyler olabilir.” Ama ne gezer. Ülkeyi yönetenler yukarıdaki örnekteki gibi “mavi boncuk” dağıtırlarsa, gerisini varın siz düşünün.
Birkaç gün önce basında bir haber yer aldı. ABD’de açıklamışlar ki, Türkiye’de 2013 yılı tüketici enflasyonu yüzde 8 olacakmış. Şunun şurasında ne kaldı ki, bir ay sonra saçımız kesilir, önümüze dökülür. Bu sonucu okuduğumda, ABD’de konuların ciddi olarak ele alındığını, sonra açıklama yapıldığını bir kez daha düşündüm. Sonra kendime göre başka sonuçlar çıkardım. İlkin hükümetin çalışana ve emekliye 2014 yılı için 2+3 formülünü yeterli bulduğu bir kez daha görüldü. Devlete emeğini “satan” ve karşılığını ücret olarak alan kesim ne yapsın, elinde bir olanak mı var? Yok elbet. Ne uygun görülürse, onunla yetinmek zorunda.
Oysa öyle mi olmalı? Tabii ki hayır. 2010 anayasa değişikliği ile memurlar ve diğer kamu görevlileri toplusözleşme yapabiliyorlar.Toplusözleşme yapılması sırasında uyuşmazlık çıkması halinde taraflar Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’na başvurabileceklerdir. Kamu Görevlileri Hakem Kurulu kararları kesindir ve toplusözleşme hükmündedir. İşte size grev hakkı tanınmaksızın sağlanan bir ekonomik özgürlük. Böyle bir özgürlük ancak 2+3 formüllerine hak kazandırır ve kamu görevlisine boynunu büktürür.
Bu sonuçlar “çarşı-pazar enflasyonu” kavramını akla getirir, çünkü bu kavram herkes için geçerlidir. Her insan bir tüketicidir. Bunun istisnası yoktur. Resmi enflasyon değerleri ister ülkede ister ABD’de açıklansın, çarşı-pazar değerlerine oranla çok çok aşağıda olduğuna göre, enflasyon hesabında esas alınan verilerde bir aksaklık olduğunu söylemek gerekir. Öyle olmasa resmi enflasyon rakamlarıyla çarşıpazar değerlerinin uyuşmaları gerekir. Uyuşma olmadığı kesindir. Konunun kafa karıştıran yönü de budur. Geçen haftanın yıldızı simittir. Türk insanının yediden yetmişe bayılarak yediği o enfes şey. Ne oldu? Simit kimseye selam vermez artık, bir liradan bir lira kırk kuruşa terfi (!) edince. Ne dersiniz?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İçimden Geldiği Gibi... 19 Aralık 2013

Günün Köşe Yazıları