Bizim Cumhuriyetimiz

29 Ekim 2022 Cumartesi

Yıl, 1923’tür. Güzel bir yaz akşamı. İzmir’de Palas Sineması’nda İbnürrefik Ahmet Nuri Beyin Fransızcadan uyarladığı “Ceza Kanunu” adlı oyunu seyirci karşısına çıkacaktır. Son anda turnede Sacide rolünü oynayacak oyuncu Eliza Binemeciyan katılamaz. Daha önce Muhsin Ertuğrulun yönettiği ilk sinema filmlerinden Ateşten Gömlek kadrosunda yer alan Bedia Muvahhite gözler çevrilir. Böylece Cumhuriyet sonrasında ilk kadın oyuncu oyunun temsiline üç gün kala insanüstü bir çabayla hazırlanarak sahneye çıkar. Oyunu izleyenler arasında yer alan Mustafa Kemal Atatürk, Bediayı sanat yaşamına katılma konusunda yönlendirir. Daha önce de çalışma hayatına atılan ilk öncü kadınlardan olan Muvahhit, yaşamı boyuna onca tuzaklarla, soruşturmalarla, engellerle karşılaşsa da yılmadan yoluna devam eder.

*

Belediye konservatuvarından yeni mezun olur. İstanbul Şehir Tiyatrosu’nda Nâzım’ın “Kafatası” oyunu oynanacaktır. Muhsin Ertuğrul, oyunda bir de şiir okunmasını ister. Aklında Semiha vardır. Nâzım’a da “Onu çalıştırırsın” der. İşte büyük şair ile, o yılların operetlerinin, “Deli Dolu”nun, “Lüküs Hayat”ın primadonnası ile tutkuyla özdeşleşen yakınlığı böyle doğar. Daha sonra, “Özsoy” operasında büyük başarı elde edince Berlin kapısı açılır. Devlet Konservatuvarı kurulur kurulmaz, katkıda bulunmak için yurda döner. Nâzım, Çankırı cezaevindedir. Semiha, bir gün onca zorlukları aşarak Nâzım’ı cezaevinde ziyaret eder. Nâzım, “Tosca” eserinde oynanmasını aklına koyar. Hatta Semiha, çeviriyi de Nâzım’ın yapmasını ister. Ortalık karışıverir. Nasıl olur da cezaevindeki “azılı bir komünist” Tosca’yı çevirir? Semiha yılmaz. Nâzım’ın dayısı, Atatürkün silah arkadaşı Ali Fuat Cebesoya kadar gider. İstediğini elde eder ama bu onun kariyerinin önüne hep bir bariyer olarak konulur. Sanatsal anlamda sürekli engellerle karşılaşsa da bir dönem polis takibinden nefes alamasa da yılmaz. Çünkü o, Türkiye’nin ilk opera sanatçısı Semiha Berksoy’dur.

*

1936 yılının temmuz ayında Ankara’da yeni kurulan Devlet Konservatuvarı ilk sınavını yapar. Herkes coşkuludur. Artık ülkede sanat eğitimi akademik bir disiplinle gerçekleşecektir. Ancak gazetelere son derece önemli bir haber yansır: “Ankara Tiyatro Mektebi Kız Talebe Bekliyor!” Ne yazık ki tek bir kız öğrenci bile sınava başvurmaz. Hemen temsil bölümüne öğrenci almak için müzik bölümlerine başvuranlar ikna edilir. Bu sayede Muazzez Kurdoğlu, Melek Ökte ve Nermin Sarova tiyatro bölümünün ilk kız öğrencileri olur. Bir iki sene sonra ise artık tiyatroyu kendine gerçek anlamıyla meslek seçen kadınların sayısı çoğalır. Ancak ilk kuşak tiyatroyu Anadolu’nun ücra köşelerine taşırken başlarına gelmeyen kalmaz. Birçoğu tiyatro sahnesinde yitip gitmiş isimsiz kahramanlardır.

*

Cumhuriyet aynı zamanda kadına tanınan hakların devrimidir. Şu yaşadığımız günlerde ise kadını eve kapatan, perde aralarına saklayan, eğitimsiz, cahil bırakmaya çalışan, IŞİD kafası itibar görebilecek bir mevzide yer alıyor. Uluorta gülmenin ayıp sayıldığı, yalnızca anne olanın takdir edildiği, evde oturmanın dayatıldığı, bedeninin utanılacak bir nesne olduğu bir coğrafyada soluk almaya çalışıyoruz. Ama unutmayın, arkamızda dev kadınlar var bizim. Gücümüzü Halide Ediblerden, Nezihe Muhiddinlerden, Fatma Aliyelerden, Semiha Berksoy’lardan, Bedia Muvahhit’lerden, Muazez Kurdoğlu’lardan, Melek Ökte’lerden, Nermin Sarova’lardan ve sayısız kadından alıyoruz. Bu dünyada söylenecek sözümüz, büyük yazarlardan, düşünürlerden ve coğrafyamızın mücadeleci kadınlarından aldığımız direncimiz var!

*

Çünkü bugün Cumhuriyetin yıldönümünde biliyoruz ki çelişki yaratan, kör karanlığı dayatan, Cumhuriyeti bir türlü içselleştirememiş güçlerdir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları