Cevat Çapan doksan yaşında...

15 Ocak 2022 Cumartesi

Hayatımıza her zaman sözcüklerin hüneriyle dokunan Cevat Çapan, 18 Ocak’ta doksan yaşına giriyor. Şiirden çeviriye, tiyatrodan sinemaya uzanan geniş bir yelpazede ürettikleriyle, okurdan sakınmadığı birikimiyle, yetiştirdiği onca öğrenciyle dimdik karşımızda duruyor. Aydın onuruna yakışıyor hep. Eğilmiyor, bükülmüyor. Gündelik yaşam içinde baba ve eş olmanın yanında bizleri bilgeliğiyle kuşatıyor. 

***

Bu ay, Sözcükler dergisi, Cevat Çapan Özel Sayısı hazırlamış... Turgay Fişekçi, kendi şiiri gibi sıcacık bir dergiyi masanın üzerine koyarken Cevat Çapan’la ilgili farklı kuşaklardan ve disiplinlerden pek çok ismi buluşturmuş: Oğuz Demiralp, Jale Parla, Tahir Abacı, Şavkar Altınel, Nedret Öztokat Kılıçeri, Fadime Uslu, Nazmi Ağıl, Nazar Büyüm, Celal Üster, Ayşegül Yüksel, Hakan Savlı, Sosi Antikacıoğlu, Alev Bulut, Sevcan Yılmaz Kutlay ve Hakan Savaş’ın anılarla bezenmiş yazılarıyla ufkumuz genişliyor. Enis Batur ve Akgün Akova da şiirleriyle Cevat Çapan’ı selamlıyor.      

***

Tolstoy, çok sevdiğim  romanı “İvan İlyiç’in Ölümü”nde, son günlerinde, ölümle önce mücadele eden bir adamın hikâyesini anlatır. İvan İlyiç, önemli bir mevkiye gelmiş, yüksek rütbeli bir yargıç olmuştur. İyi bir hayat yaşadığını düşünür; ancak hasta yatağında ölümün yaklaştığını anladıkça, yavaş yavaş aslında ne kadar boş bir ömür sürmüş olduğunu fark eder. O güne kadar büyük anlam yüklediği ve uğruna büyük bir çaba harcadığı serveti, şöhreti ve saygınlığı, ölüm döşeğinde, bir anda gözüne boş ve saçma görünür. O artık, “ölüm uçurumunun kenarında yalnız başına, yanında bir anlayıp acıyanı olmadan yaşamaktadır kaderi”... Dahası sıradan bir hayat yaşamıştır. Çünkü her şeyden önce tökezlediği yerlerde kimi zaman daha da yükselebilmek için haysiyetini elinin tersiyle itmiştir. 

***

Ne acı ki, bizim gibi ülkelerde, haysiyet fazlasıyla yıpranmış bir sözcük... Üstelik böyle bir duyguya sahip olmak insanın içini fare gibi kemirir. Yalnızlığa iter. Belki de bu nedenle uzun yaşamlarda sık sık tökezlemelerle karşılaşırız. 

Oysa Cevat Çapan hayatı boyunca edebiyatla erdemi birleştirme becerisini gösterdiği için bizlere büyük rüzgârlarda savrulmamayı da öğretiyor. En zor zamanlarda bile şiire sarılmayı öneriyor.   

***

Cevat Çapan, şiirinde eskiyle yeniyi, geçmişle şimdiyi, anı parçalarıyla düşünsel akışı bir arada tutmayı başaran bir şair. Zaman zaman yazdıklarında bir tür öykülemeye yöneliyor.  

Sanki hatıralarını yazacakmış da vazgeçmiş. Son anda şiirde karar kılmış gibi. 

Günlük yaşamda olduğu gibi ironisi çok güçlü. Her defasında anılarını dizelerinde ölümsüzleştirmek istiyor: “Dublin’e ilk geldiğimizde / uçan seccadeden inermişim gibi karşılamıştı beni / Brendan Behan / Nâzım Hikmet’i sormuştu bir pub’a girer girmez / Borsthal Hapishanesi’nde okumuş onun şiirlerini.” 

Bu nedenle ne zaman bir Cevat Çapan şiiriyle karşılaşsam onun zihnindeki kompartımanda bir yolculuğa çıkıyorum. Bambaşka şehirlerde dolaşmanın heyecanını yaşıyorum. Ve Giritli, serüvenci bir babanın izini sürüyorum her seferinde.  

Jale Parla, “Sanki bir konukmuşsunuz gibi her şeyi paylaşmaya davet eden bir şiir...” diyor.

Öyle içten öyle yalın...

***

Cevat Çapan günlük yaşamda da mütevazı bir paylaşımcı. Kendinden genç kuşakları bir baba aslan gibi etrafında toplayan, onları sevgisiyle harmanlayan... Onunla ve sevgili Gönül Çapan’la farklı kentlerdeki kucaklaşmalarımı düşününce her defasında çok şanslı olduğumu düşünüyorum. 

O bize yaşadığımız bu keşmekeş günlerde ne büyük bir armağan. 

***

Bir Hint atasözü, “Şair, yağmurdan söz etme bize. O yağmuru yağdır” der. İşte Cevat Çapan, şiirinde, çevirilerinde, tüm ürettiklerinde yağmurdan hemen sonranın kokusunu, toprağa yayılan bereketi, göğün berraklığını yaşatıyor!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları