Bir tartışmanın özü…

10 Ağustos 2017 Perşembe

“Evrim teorisi” doğru mudur yoksa “herhangi bir akıl yürütme biçi­mi midir?” “Müftülüklere nikâh yetkisi dini yaşam tarzını dayatmakla ilgili midir?” soruları aslında “en eski ayrışmayı”, günümüzde de özgürlük mücadelesinde yapılan tercihleri yansıtıyor.

‘Bir’ midir, ‘çok’ mudur?
Varlık “bir” midir yoksa “çok” mudur? Bu ayrışmanın ilk sistemli biçimini Platon ile Aristoteles’in varlığa ilişkin savların­da bulabiliyoruz. Platon’un ünlü “formlar” teorisine göre, insanın yaşam alanındaki şeyler aslında insanın deneyiminin dı­şında kalan mükemmel formların, eksik yansımaları, adeta “gölgeleri” (mağara allegorisi) “kopyalarıdır” (şaire ilişkin eleştirileri). Bu idealist bir düşüncedir ama bizi hemen, varlığın bir çokluk (ne kadar “şey” varsa o kadar form) olduğu düşüncesine götürür. Aristoteles için ise varlık, töz düzeyinde, “ilk neden”, “hare­ket etmeyen (değişmeyen) hareket ettirici (değiştirici)”, tanrı olarak “bir”dir.
Bu ayrışmayı fizik alanındaki (molekül­ler, atom altı parçacıklar, kuantum par­çacıkları ve sicim teorisi gibi) gelişmeler üzerinden yenilersek. Birincisinde varo­luş düzeyinde deneyim alanımıza giren şeylerin, bu parçacıkların (çokluğun) çeşitli bileşimleri (örgütlenme biçimleri) olduğunu söyleyebiliriz. Bilimin (fizik, kimya, biyoloji...) konusunu bu alan oluşturur; Evrim Teorisi bu alana aittir.
İkinci yaklaşım bize en fazla, varoluş alanımıza giren şeylerin, “bir” olan varlığın parçalanarak (yok olarak) çokluğa dönüş­mesiyle oluştuğunu ya da “ilk neden” olarak yarattığı şeyler olduğunu söyleyecektir.
Bu aşamada bilim alanındaki gelişme­lerin, varlığın çokluk olduğu savını des­teklediğini kolaylıkla söyleyebiliriz. Varlığın “bir” olduğunu savunmanın yolu ise bilim­sel teorilerden ve kanıtlardan değil, inanç­tan geçiyor. Evrim teorisi, varlık çoktur savından gelerek, varlık “bir”dir savının doğruluğunu, bu yöndeki inancı sorgu­luyor. Bir ara “çözüm” olarak, “ilk ‘neden’ (tanrı) yarattı ve evrime bıraktı” savı da var. Ancak bu sav da, bu ilk “neden”, “neden her şeyi baştan, en mükemmel biçimde yaratmayıp da, canlıları evrim gibi son de­recede acımasız bir sürecin eline terk etti” sorusunu gündeme getirerek, “bir” olanın mükemmelliğini, seven, kayıran olduğuna ilişkin iddiaları sorguluyor.

Müftülüklere nikâh yetkisi...
Müftülük, varlık “bir”dir savının dünya­sına ait bir kavram, “bir”ci dünya görüşü­nün bir kurumudur. Çokluk varsayımın­dan hareket ederseniz, demokrasi, hatta komünizm düşüncesine (Platon, köleci düzeni veri olarak aldığından demokrasi­den korkar, komünizmi de yalnızca özgür insanlar bağlamında -köleleri unutarak- düşünür) doğru gidebilirsiniz. “Bir”den hareket ise her şeye kadir, “bir”in ilkeleri­ne bağlı kalma zorunluluğu üzerinden sizi totalitarizme kadar götürebilir.
Ama bu tartışmanın güncele ilişkin bir boyutu da var. Yine başa, Platon’a dö­nersek, site içinde yaşayan bireyler ara­sında zamanın, mekânın kullanımının, dağılımının ve konuşulmasına izin ve­rilen/verilmeyen şeylerin sınırlarının, düzenin (adaletin) temelini oluşturdu­ğunu görüyoruz.
Bu saptamalar, siyasi iktidarın (demok­rasinin) sınırlarını düşünmemize, bugün de yardımcı olur. AKP’de temsil edilen siyasal İslamın hükümete geldiğinden bu yana, toplumda zamanın ve mekânların kullanımının dağılımını, söylenebilen şey­lerin sınırlarını, kendisi için genişleterek “öteki” için daraltarak yeniden düzenle­me konusunda etkili olduğunu, dahası OHAL aracılığıyla bu alanda yeni bir hamle başlattığını görüyoruz.
Ensar’ın Milli Eğitim’le ilişkilendirilmesi, Evrim teorisinin müfredattan çıkarılması, müftülüklere nikâh yetkisinin verilmesi, kadınların giysi özgürlüğü için müca­dele etmek zorunda kalması bu yeni hamlenin, yukarıdan aşağı inen uygula­malarıyla, aşağıda, yaşam alanlarındaki pratiklerle birleşerek zamanın-mekânın dağılımının, söylenebilecek olanın sınır­larının siyasal İslamın iktidarını geniş­letecek biçimde daraltılması sürecinin ifadeleridir. Bu bir siyasi mücadeledir. Bu mücadelede kimin hangi safta yer al­dığını, savunduğu düşünceler, kullandığı kavramlar ortaya koyar!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

AKP’de travma... 11 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları