Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Bölgemizde Tarih Giderek Hızlanıyor
Geride bıraktığımız hafta içinde önemli tarihsel gelişmeler yaşanmış gibi görünüyor. Bu hafta içinde büyük Nevruz mitingi, Öcalan’ın mektubu ile Kürt siyasi hareketi, haklar ve özgürlükler mücadelesinde yeni bir döneme geçmişe benziyor. AKP Türkiye’si Netanyahu İsraili karşısında büyük bir diplomatik zafer kazanmışa benziyor. ABD Devlet Başkanı Obama, Erdoğan ile Netanyahu arasındaki konuşmayı ve “özür dileme” işini kolaylaştırarak, ABD dış politikası açısından Ortadoğu’da çok uzun zamandır ilk kez bir diplomatik başarı kazanmışa benziyor.
\n“Benzeme” kavramı, “görüntü” kavramından farklı olarak, “aynı” olup olmama konusunda bir kuşkuya işaret eder. Yukarda değindiklerim sanırım çok önemli gelişmeler. Ama bu gelişmelere kanaatle değil de düşünceyle yaklaşınca “benzeyişle” görüntü arasında kimi farklar dikkat çekmeye başlıyor.
\n***
\nÖcalan’ın konuşmasında silahlı mücadeleyi sonlandırma, siyaseti öne çıkarma çağrısı, hem Kürt siyasi hareketi hem de Türkiye siyasi yaşamı açısından, en azından sorunların, taleplerin açıkça pazarlığının yapılmaya başlanması; can, mal kaybına, büyük acılara yol açan savaşın bitmesi anlamına geldiği sürece çok değerli. Bu pazarlığın nasıl yapılacağına Kürt hareketi kendisi karar verecek. Kürt hareketi bir ulusal hareket olduğundan bu pazarlıklar, alışverişler de onun doğasına uygun olarak ilerleyecek. Bu da anlaşılır bir durum.
\nAncak, Kürt hareketi yalnızca bir ulusal hareket olarak görülmek istemiyor. 250 yıllık sosyalist hareketin, 2500 yıllık “komünist hipotezi” yaşama geçirme mücadelesi geleneğinin buradaki, andaki temsilcisi olarak da görülmek istiyor. Bunu istemek de onun, hegemonya oluşturma taktikleri açısından hakkıdır, Gülen hareketine selam göndermek de...
\nAncak bu isteğin, geleneğin pratik ve teorik mirası açısından kaygı uyandıran, kimi teorik kazanımları tehdit eden yanları var; dolayısıyla geleneğe ilişkin kimi teorik hesaplaşmaları da zorunlu kılıyor.
\nŞimdilik tek bir örnekle, bu hesaplaşmanın, “demokratik modernite” kavramıyla yapılamayacağını söyleyelim. Kapitalizmin kültürünün ürettiği muğlak bir kavram olan “modernite” hele Marksizm, komünizm, anarşizm yerine “demokrasi” kavramıyla birlikte kullanıldığında kapitalizmin ufku içinde kalmaya mahkûm bir duruma işaret eder.
\nDemokrasi haklar ve özgürlükler anlamında kullanılıyorsa, kapitalist devletin sınırları içinde bir iyileşmeye işaret eder. Yok bir devlet biçimi olarak kullanılıyorsa, önce bir sınıf iktidarına, sonra da bunun aşılmasına, demokrasi “gerçekleşirken” devletin de sönmesine işaret eder. Bu konular üzerinde düşünürken, ulusal sorunun ne kadar kültür, dil ve bireysel özgürlükler parantezine alınırsa alınsın, özünde toprak, su, doğal kaynak mülkiyeti ve bunun alacağı biçimlere, üreteceği sınıf iktidarlarına ilişkin olduğunu da anımsamakta yarar var.
\n***
\nÖzür dileme olayı, “Aslında İsrail, ölümlere üzüldüğünü ifade etti, ama yalnızca kendi yaptığı operasyon hataları için özür diledi” açıklamasıyla zayıflasa bile bir değişikliğe işaret ediyor. Ben bir başka değişikliğe de değinmek istiyorum. Türkiye ile İsrail arasındaki ekonomik, askeri, diplomatik ilişkilerin “normalleştirilmesi”, Türkiye’nin bölgede hegemonya kurma, lider olma iddialarını bırakarak, şu sıralarda önünde sallandırılan “enerji güvenliği” havucunun peşinden giderek kendisinden beklenen dengeleyici olma görevine geri dönmesi anlamına da geliyor diye düşünüyorum. Bu geri dönüşün getireceği tatsız siyasi ve askeri gelişmelere sanırım yakında şahit olacağız.
\nObama’nın diplomatik zaferinin de “ilginç” yanları var. Bu diplomatik zafer, Türkiye-İsrail ilişkilerini restore eder, Mısır’daki Müslüman Kardeşler’i dengelemeyi hedefler; İran, Suriye, Hizbullah karşısında bir blok inşa etmeye çalışır gibi görünüyor ama Türkiye ile Arap dünyası arasındaki ilişkileri olumsuz etkilemesi kaçınılmaz bir dinamiği de tetikliyor. Bu sırada, inşa edilmeye çalışılan blokun en önemli parçalarından Ürdün’de kralın en önemli toplumsal desteği aşiretler konseyinin, aniden kralı “Siyonist ajanı” olarak nitelemesi, kralın ve blokun geleceği üzerine gölge düşürüyor. Lübnan’da başbakan istifa ederken, ülkenin kuzeyinde Sünni-Şii çatışması giderek sertleşiyor...
\nBurası Ortadoğu, görüntülere ilişkin ilk izlenimler çoğu kez yanıltır. “Kaş yaparken göz çıkarmak” çok kolaydır...
\nYazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Ayşenur Arslan’ın Colani ile ilişkisi
- Serdar Ortaç: 'Ölmek istiyorum'
- Hatay’da yaşayan Alevi yurttaşlar kaygılı
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama
- Türkiye'den Şam Büyükelçiliği'ne atama!
- Köfteci Yusuf'tan gıda skandalı sonrası yeni hamle
- İBB'den 'Pınar Aydınlar' açıklaması: Tasvip etmiyoruz
- İmamoğlu'ndan 'Suriyeliler' açıklaması