Ergin Yıldızoğlu
Ergin Yıldızoğlu ergin.yildizoglu@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

'Büyük Veri', Büyük Tehlike

27 Mayıs 2013 Pazartesi

Artık demokrasinin, bireysel hak ve özgürlüklerin ortadan kaldırılmasının teknolojik temelinin oluştuğuna işaret etmiştim (8/05/2013). FBI’dan bir uzmana göre, ABD’de devlet tüm telefon konuşmalarının, elektronik haberleşmenin andaki ve geçmişteki kayıtlarına ulaşabiliyor, vatandaşlarını dinliyor, kaydediyormuş. Bu gelişmelere paralel, muhafazakâr çevrelerde, demokrasinin, ekonomik özgürlüklere zarar vermeye başladığına ilişkin bir itiraz gelişiyor. Bu ikisini bir araya koyunca da bu uygarlığın geleceği açısından kaygı duymamak olanaksız.

\n

‘Big Data’ (Büyük Veri)

\n

Bu konuya devam etmek için, şu sıralarda çok ilgi çeken Big Data: A Revolution That Will Transform How We Live, Work, and Think, (Kenneth Cukıer &Viktor Mayer-Schoenberger, 2013, Büyük Veri: Yaşam, çalışma, düşünce tarzımızı değiştirecek bir devrim) başlıklı çalışmaya değineceğim. Council on Foreign Relations’ın dergisi Foreign Affaires, Mayıs/Haziran sayısında bu çalışmadan bir bölüm yayımladı. Der Spiegel’de, bu çalışmaya değinen ayrıntılı bir yorum yayımlandı (Müller, Rosenbach ve Schulz 17/05/2013).
“Bilişim devrimi” deyince aklımıza, haklı olarak öncelikle, bilgisayarlar, internet geliyor. Dijitalleşme, verileştirme süreçleri, bu verileri değerlendiren algoritmalar, ne yazık ki çoğunlukla uzmanların ilgi alanında kalıyor. Halbuki, geleceğimizi ilgilendiren, çoğu kaygı verici, dolayısıyla bir an önce bilgilenip tavır almak durumunda olduğumuz gelişmeler bu alanda, adeta geometrik hızla ilerliyor.
Tarihçiler, milattan önce III. yüzyılda İskenderiye Kitaplığı’nın insanlığın o zamanki bilgisinin hemen hemen hepsini içerdiğini nivarsayıyorlar. Bugün, dünyada birikmiş verilerin her insana İskenderiye Kitaplığı’nınkinin 320 katı bilgi sunabileceği hesaplanıyor. Yalnızca 2012 yılında dünyada 2.8 zettabyte (1 zettabyte = 1, 000,000,000,000,000,000 X 8 bilgi sayar kod karakteri) veri üretilmiş. Yeni üretilen verilerin hacminin 2020 yılına kadar 40 zettabyte’a ulaşması bekleniyor. Bu veriler CD’lere yazılırsa, her biri Ay’a kadar uzanacak beş kule oluşabilirmiş. İnternette bir günde yayımlanan veri miktarını yazmak istersek 250 milyon DVD gerekiyormuş.
“Big Data” sorusu Google’da 0.21 saniyede 36 milyondan fazla sayfa getiriyor.
Bu verilerin bu kadar hızla birikmesinde,
Google, Yahoo gibi arama motorlarına sorduğumuz sorular, Facebook, Twitter gibi sosyal medya siteleri, Amazon gibi Web sitelerinde yaptığımız alışverişler, buralardan bilgisayarlarımıza gönderilen, internetteki etkinliğimizi izleyen yazılım robotları, alışverişlerde kredi kartı kullanırken yarattığımız veriler, sağlık, vergi, polis, okul, nüfus, seçim kütükleri kayıtları gibi çok çeşitli araçlar rol oynuyor.
Bu verilerin, herhangi bir
demokratik, halkçı denetime tabi olmadan hızla dev şirketlerin, devletlerin eline birikmekte olması siyasi, ahlaki, hatta felsefi açından önemli sorunları gündeme getiriyor.

\n

Nedenini boş ver, ilişkiye bak

\n

Hepimiz internetin iletişim süreçlerini nasıl etkilediğini biliyoruz. Ama bu “Büyük Veri” olayını araştıran uzmanlara göre toplumun bilgiyi toplama ve işleme tarzında köklü bir değişiklik yaşanıyor.
Aktarmakta olduğum çalışmalarda, uygarlığın andaki düzeyinde, bilgisayarlara, internet ve dijitalleştirme teknolojilerindeki gelişmelere bağlı olarak birikmeye devam eden verilerin
niceliksel olarak ulaştığı düzeyin artık bir nitelik değişikliğine yol açtığı ileri sürülüyor.
Örneğin, toplumsal eğilimleri araştırırken başvurulan
örnekleme yönteminin yerini, hızla oluşan büyük veri yığınlarında “veri madenciliği” yaparak salt korelasyon ve benzeri istatiksel ilişkiler üzerinden, ekonomik ve siyasi alanlarda kullanılabilen çok değerli bilgilere ulaşılabiliyor.
Bu bilgiler pratikte işe yaradığından, artık olgular arasında bir
nedensellik aramaya gerek kalmıyor. “Neden” sorusunun yerini “nedir” sorusu, bir anlamda da teorinin yerini gözlem, düşüncenin yerini kanaat alıyor.
Bu sırada, özelde insan yaşamının, genelde yaşam dünyasının her alanı gittikçe artan oranda veri haline getirilmek üzere izleniyor, kaydediliyor, sayılıyor ve ilişki arayan, öngörmeye çalışan algoritma hesaplarına bağlanıyor.
Nedensellik ilişkisinin yerini gözlem alınca da, anlamak yerine, veri madenciliği ile ulaşılan istatistik olasılıklar üzerinden, düşünce yerine kanaatle hareket etmek öne çıkmaya başlıyor. Bu eğilimin felsefi, siyasi sonucuysa, bilgilenme sürecinin, verili olanın özelliklerinin ölçülmesine, olguların arasındaki korelasyonun saptanmasına, rastlantıları bulma pratiğine indirgenmesi oluyor.
Örneğin toplumsal olayların, suçların nedenlerini sorgulamak, var olan toplumsal yapının özelliklerinden, çelişkilerinden kaynaklanan yıkıcı ekolojik, ahlaki, toplumsal dinamiklerle yüzleşmek yerine, suçun, toplumsal olayın, ekolojik felaketin vb., ne zaman, nerede, hangi şiddette gerçekleşeceğini önceden tahmin eden algoritmaların önerileri bağlamında o zaman ve mekânda önlem almak yetiyor. Böylece karşımıza
Spielberg’in “Azınlık Raporu” filmindeki gibi, suçu gerçekleşmeden cezalandırmaya yönelik otoriter politikalar çıkıyor.

\n

Elveda özgürlük, kişi özeli, otonomi...

\n

Bu gelişmeler yalnızca yeni bir kültürel ortam yaratmakla kalmıyor, aynı zamanda, devletlerin ve uzmanların, bireylerin yaşamı üzerindeki yönlendirme, sınırlama, önleme, cezalandırma kapasitesini geometrik bir hızla artırıyor. “Büyük Veri” olgusu devletle (egemen sınıfla) halk arasındaki güç dengesini daha da bozuyor.
“Büyük Veri” olgusu andaki “durumu” saptıyor, şirketler buna göre mal, hizmet pazarlıyor, devletler giderek güvenlik politikalarını buna göre belirliyor. Kültür endüstrisi, TV dizilerini, filmleri, gazete ve dergileri vb., “Büyük Veri”den hareketle üretiyor. Böylece, var olan saptanmış, biteviye yeniden üretilmiş oluyor. Bu noktada da “Büyük Veri” olgusu karşımıza “büyük muhafazakârlık” olarak çıkmaya başlıyor.
Burada tarihsel bir ironi oluşuyor. “
Büyük Veri” var olan, yeniden üreterek kapitalizmi kalıcılaştırma eğilimlerini güçlendirirken, aynı anda kapitalist ideolojinin gururu bireysel yaratıcılığı zayıflatan eğilimleri de güçlendiriyor: Örnek olarak insanın aklına hemen şu anekdot geliyor: Henri Ford potansiyel müşterilerine sorsaydı (“Büyük Veri” çalışması yapsaydı-E.Y.) onların daha güçlü ve daha hızlı atlar istediğini görecekti”.
Gerçekten de insan realiteden öğrendikleriyle, hayal gücünü birleştirip realiteyi yeniden yaratıyor. Bu
“yeniden yaratma”, Platon’un “başka daha adil bir dünya”, Aristotales’in çok önem verdiği nedensellik ilişkisi arayışlarının canlı tutulmasına, Hegel’den gelerek Marx’ın gösterdiği gibi devrimci diyalektiğe, çelişkileri anlayarak realiteyi dönüştüren pratiğe dayanıyor. “Büyük Veri”nin muhafazakârlığına direnişin hattı da buradan geçiyor.

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Böyle devam etmez! 5 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları