Çin ve stratejik vizyon - 2

25 Temmuz 2022 Pazartesi

Geçen pazartesi, ABD dış politika çevrelerinin ÇKP yönetiminin stratejik vizyonunu, bu vizyonu besleyen dünya görüşünü irdelemeye çalışan üç kısımlık bir çalışmaya değinmiştim. Bu yazımda, o çalışmanın “Çin merkezli dünyayı düşünmek” (Envisioning a sinocentric World) başlıklı 3. bölümünden özetleyerek aktaracağım.

‘GÖKYÜZÜNDE TEK BİR GÜNEŞ’

Konfüçyüs düşüncesinin bu saptaması, dünyanın biçimsel de olsa eşit devletlerden oluştuğuna ilişkin varsayımı reddediyor. Bu nedenle Çin seçkinleri de dünyayı Çin merkezli ve Çin’in karakterini yansıtan hiyerarşik bir devletler sistemi olarak düşünüyor. 

Bu Çin karakterli, tek merkezli dünyaya giden yol birbirine paralel iki süreçten ilerliyor. Birincisi, Çin, Güneydoğu Asya’da, bir “ortak kaderi paylaşan ülkeler topluluğu”, karada, denizde, havada ve siber uzayda birbirine bağlanmış bir Tianşia (nüfuz/egemenlik alanı) oluşturmayı amaçlıyor. İkinci süreci, karadan Avrupa’ya kadar uzanana Kuşak Yol İnisiyatifi oluşturuyor. 

Çin bu iki alanda, Çin kapitalizminin ekonomik kültürel karakterine uygun yeni bir mekân inşa etmeyi amaçlıyor. Bu mekân içinde barışın ve refahın yolu da Çin’in inşa etmekte olduğu yapılanmanın kurallarıyla uyum içinde olmaya bağlanıyor.

BUGÜN BÖLGE, YARIN DÜNYA

Çin seçkinlerinin, ÇKP yönetiminin stratejik hedefi bir “bölgesel yapılanma” ile sınırlı değil. Bu bölgesel yapılanma içinde oluşacak, fiziki, finansal, teknolojik ve siyasi dinamik buradan, yeni tren yolları, köprüler, fiber optik kablolar, askeri kapasiteye de sahip limanlar yoluyla uluslararası arenaya yayılacak, bir Çin merkezli dünya sistemi inşa etme projesini besleyecek. 

Bu akışı tamamlayacak bir diğer süreç de Çin’in uluslararası kurumlarda etkisini giderek artırmasıyla, küresel yönetişim yapısının yeniden şekillenmesinde belirleyici olmaya başlamasıyla ilgili. Çin, uluslararası sistemin işleyişinin kurallarını ve standartlarını yeniden şekillendirmeyi amaçlıyor; özellikle teknoloji alanında standartları belirlemeye büyük önem veriyor.

Çin liderliğinin stratejik bakışı (aktardığım çalışmadaki anlayışa göre) şöyle özetlenebilir sanırım: Ulusal yenilenme => Bölgesel hegemonya (Tianşia) => Küresel hegemonya (ABD merkezli kurallar ve standartların yerine Çin karakterli dünya sistemi)

SÖYLEMİN (SİMGESEL OLANIN) KONTROLÜ

Çin dış politika doktrini hegemonya kavramını dışarda bırakıyor ama “toplumsal gerçekliğe ilişkin yorumları yönlendiren verili kültürel kodları”, bu kodlar ve bunların taşıdıkları ahlaki “bagajın” Çin’i tanımlama, yorumlama biçimlerini etkilemeyi hatta belirlemeyi amaçlıyor. Foucault’dan yararlanırsak, ÇKP, kendi projelerini destekleyen bir “hakikat rejiminin” genelleşmesini, bir sosyokültürel çekim alanının oluşmasını istiyor. 

Çin’in “söylemin (simgesel olanın) kontrolü” süreçlerindeki bir başarısını, ABD kültür endüstrisinin filmlerindek, TV dizilerindeki “diversity managment” (farklılıkları yönetme) pratiklerinde görmek olanaklıdır: “Diversity managment” bağlamında, filmlerde TV dizilerinde, artık en az bir Çinli karaktere, her zaman olumlu özelliklerle, merkezde olmasa bile merkeze yakın bir konumda yer veriliyor. Aksi durumlarda, bu ürünler, artistler, hatta şirketler için Çin devleti, piyasayı ve sermaye musluklarını kapatıyor.

Bu “çekim alanının” siyasi boyutunda, gücü bir noktada yoğunlaştırarak büyük ulusal projeler için büyük kaynakları harekete geçirebilen, yaygın kitle denetimine, baskıcı bir güvenlik yapılanmasına, tek bir yönetişim ideolojisine sahip bir devlet biçimi var. Çin bunun, kapitalizmin bu çok boyutlu yapısal kriz aşamasındaki koşullarına en uygun biçim olduğuna inanıyor, yaygınlaşmasını, Çin merkezli “yeni dünya dü zeninin” belirleyici karakterini oluşturmasını istiyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları