Evet, umut var

22 Temmuz 2021 Perşembe

AKP’nin, genel seçimlerde, iktidarı terk etmemek için yapabileceklerini anımsattığımda, kimi okurlarım benim “umutsuzluk” yaydığımı, kimileri de “fazla teorik takıldığımı” düşünüyorlar. 

ASLINDA, UMUT VAR AMA…

Kafka’nın “Evrende sonsuz miktarda umut var ama bizim için değil” ifadesiyle karşımıza bir ironi, düşünmeye zorlayıcı bir paradoks koyduğuna ilişkin yorumlar etrafında oldukça yaygın bir tartışma var. Ben, evrensel umutla tekil umutsuzluğun aynı anda bir arada bulunmasını umutsuzluğun “durumuna” bağlamaya başlarsak bu paradoksun diyalektik bir çelişkiye dönüşeceğini düşünüyorum. Evet, belli bir “durum” içinde “umut” olmayabilir. Örneğin, Şeyh Bedrettin, Giordano Bruno, Merkez Komite’den çıkarıldıktan sonra Troçki için durum umutsuzdu. Buna karşılık, üçü de duruma teslim olmadılar, doğru bildiklerini yapmaya devam ettiler. İlk ikisi için zaman daha çok erkendi. Üçüncüsü için ise artık çok geç. Mustafa Kemal, İstanbul’da ve imparatorluk için umut olmadığına karar vererek Anadolu’ya geçtiğindeyse “durumun zamanıyla” tam bir uyum içindeydi. Koşullar umudu yeşertme, yeni bir “durum” yaratma olasılığına açıktı.

Gerçekten de kimi zaman, “durumun” özellikleri, maddi koşullar (güçlerin ekonomik, siyasi, kültürel şekillenme) umuda izin vermeyebilir. Bu “durumda”, ısrarla “umut var” savını tekrarlayarak zaman kaybetmek, hatta olası felaketlere zemin hazırlamak yerine, bir an evvel, “durumun” bu andaki özelliklerini saptayarak umudun yeşermesine izin verecek koşulları oluşturmak için mücadeleye başlamak gerekiyor. Burada etik ve teorik iki boyut var. 

Birincisi, “yanlış”, “adaletsiz”, “kötü” olanın karşısında, mücadeleye başlamak için umut değil, “erdem” gerekir. Tekil “durumun” içindeki olmayan umudu aramak yerine, evrenselin içindeki umudu benimsemek, Termopil’deki Leonidas ve yoldaşları gibi, “zafer-yenilgi” ikileminin dışına çıkarak, “gerekli” (doğru ve iyi) olduğu için mücadele etmek gerekir. Mücadele etmek için “umut” (zafer güvencesi) gerekir anlayışı, etik olarak yanlıştır, siyasi olarak da teslimiyettir. Diğer taraftan, mücadele başlamadan önce “durum” umutsuz olabilir ama mücadele, “durumu” içine yeni bir unsur katarak değiştirmeye başlar: “On s’engage et puis on voit” (Lenin: Önce içine girilir sonra bakılır).

TEORİ VE PRATİK

Teori, mücadelenin en önemli silahıdır. Teori pratiğe yön verir, pratik teoriyi geliştirir. Teori, “sağduyunun” ötesine geçmeye, somut durumun somut (tüm güncel ve tarihsel ilişkilerini, çelişkilerini, potansiyellerini, çıkmazlarını düşünmeye çalışarak) analizine yardımcı olur. 

Bugün Türkiye’de muhalefet nicel olarak, rejimi destekleyen kitleden büyüktür. CHP, HDP var, sol örgütler var. Ancak, bu üç kümenin tek tek iradeleri, bu niceliği bir niteliğe dönüştüremiyor. Bugün “umudu” içermeyen “durumun” bir özelliği budur.

İkincisi, AKP ve siyasal İslam kümesi, “durumun” içinde “ekolojik etkisi” (ekonomik, siyasi kültürel alanlarda etkileme kapasitesi, diğer unsurların tek tek onu etkileme kapasitesinden yüksek) en güçlü unsurdur. 

Öyleyse, muhalefet nicel büyüklüğünü, AKP ve siyasal İslamın “ekolojik etkinliğini” kırabilecek bir niteliğe dönüştüremezse, “durumu”, umudun yeşermesine olanak verecek yönde değiştiremeyecektir. Bu çok parçalı muhalefet, genel teorik soyutlamalarla (sosyal demokratlar şöyledir, Kemalistler böyledir) bir “bir”liğe dönüştürülemez. Bugün gerekli olan, ödünsüz ilkelerle, az sayıda taleple hareket eden, birleştirici bir siyasi öznedir. Bu özne, ilke ve talepleri saptarken geçmiş (son 20 yılın ve faşizme karşı mücadelenin 100 yıllık) pratiğinin derslerinden mutlaka yararlanmalı, önce kendi tabanının güçlerini konsolide etmeye çalışmalı, “Ekmeleddin”, “sosyal faşizm” gibi muhalefet cephesini bölen taktiklerden uzak durmalı, her türlü mücadele/savunma aracını kullanmaya açık olmalıdır.

Muhalefet, bu çok parçalı büyüklüğünü az sayıda talep ve ödünsüz ilkeler etrafında “bir”leştirirken, büyüklüğünü görülebilir, cesur, kararlı ve ilkeli bir güç haline getirmelidir. Yoksa, muhalefetin bugünkü parçalı büyüklüğü belki seçimleri kazanmak için yeterlidir ama Siyasal İslamın “ekolojik etkisini” kırmaya, hatta seçimleri korumaya yetmez.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

AKP’de travma... 11 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları