Liberal demokrasi ve otoriterlik

30 Kasım 2020 Pazartesi

Süreç olarak faşizmin” yaşandığı bir ülkede, liberal demokrasinin kurallarının geçerli olduğunu varsayarak muhalefet yapmak kevgirle su taşımaya benziyor.

Rejimin doğru tanımlanması önemlidir. Günümüzde, çoğu kez “otoriterleşme” gibi, muhalefetin kafasını karıştırabilen bir kavram kullanılıyor. “Otoriterleşme” başlamadan önceki dönemi “Liberal Demokrasi” olarak tanımladığımızda bu kavramın yetersizliği hemen ortaya çıkıyor. Çünkü, bu kavram liberal demokrasinin “otoriter” olmadığını varsaymayı gerektiriyor.

Neyin ‘serbestliği’ ve kimin için?

Liberal demokrasi kavramındaki “liberal” sözcüğü sermaye sınıfının devlet müdahalesinden kurtularak “serbestleşmesine”, istediği gibi üretim ve ticaret yapma, sermaye ve servet biriktirme hakkına işaret eder. Sermayenin bu haklarını koruyan devlet, bu “serbestliği” toplum çıkarı adına sınırlamayı, liberal demokrasi yerine “toplumsal demokrasiyi” koymak isteyenleri etkisizleştirir. Liberalizmin haklar ve özgürlüklere koyduğu sınırları kabul etmeyenler, bu itirazlarına siyasi biçimler kazandırmaya başladıklarında “düzenin” türlü şiddet araçlarıyla yüzleşmek zorunda kalırlar. Liberal demokrasi, karşıtlarını susturan “otoriter” bir siyasi düzendir.

Eğer bu otoriter düzenin, otoriterlik derecesi haklar ve özgürlüklerin sınırlarını daraltarak artıyorsa, liberal demokrasinin “otoriterleşmesi” (siyahın daha siyahlaşması gibi garip bir formülasyon) şu iki anlamdan birine gelecektir: Ya liberal demokrasi, “parlamenter sistemin” iktidar ve muhalefet kuralları hâlâ geçerlidir. Ya da artık, parlamenter sistemin kurumları işlevlerini yitirmeye, liberal demokratik düzenden çıkılmaya, “yeni” bir şey şekillenmeye başlamıştır. “Süreç olarak faşizm” kavramı, liberal demokrasinin, otoriterliğinin ötesine geçerek başka bir yönde evirilmeye başlayan bir siyasi süreci betimler.

Gerçekten de faşizmi salt bir devlet biçimi, bir parti (bir şey) olarak görmek yerine, faşizmin ideolojisinin, kurucu entelijansiyasının, toplumsal tabanının, liderliğin, örgütlerinin, şu veya bu sırayla ve yeğinlikte bir araya gelmeye başlamasıyla, devlete ulaşmasıyla, egemen sınıflarla ilişkilerini düzenlemesiyle, devleti yeniden yapılandırmasıyla ilerleyen bir oluş (becoming) süreci olarak görmek gerekir.

Oligarşi ve otoriterlik

Liberal demokrasinin, aslında otoriter bir siyasi düzen olduğunu görebilmek için, en gelişmiş örneğine bu sorunun ışığında bakmak yararlı olabilir.

Trump şimdi gidiyor, ama Cumhuriyetçi Parti’nin liderliği, Trump’ı destekleyen toplumsal tabandan korkmaya devam ediyor (A. Feinberg, The Independent; Colbert I. King Washington Post). Çünkü, ABD’de “Süreç olarak faşizm” Trump ile başlamadı. Trump ortaya çıkmadan önce “faşizmin” ideolojisi (ırkçılık, kökten dincilik), toplumsal tabanı hatta örgütsel biçimleri (KKK, NRO, Milis grupları) gibi bileşenleri çoktan şekillenmişti. Trump bu sürece bir de liderlik eklemeden önceki, örneğin Clinton, Bush, Obama dönemlerinin siyasi düzenini “liberal demokrasi” olarak tanımladığımızda karşımıza ilginç bir manzara çıkıyor.

Perşembe yazımın “Yüzde 10’luk demokrasi” bölümünde, kapsamlı ve Yapay Zekâ modellerinden de yararlanan iki araştırmanın birbirini destekleyen bulgularını aktarmıştım: ABD’de siyasi kararların alınmasında halkın yüzde 90’ının siyasi eğilimlerinin, eğer bu eğilimler en zengin yüzde 10’luk kesimin eğilimiyle örtüşmüyorsa, bir etkisi olmuyormuş.

Prof. Thomas Ferguson, bu iki çalışmayı değerlendiren yazısında, bu yüzde10’luk kesimin eğilimlerinin, türlü düşünce kuruluşlarının etkisiyle, aslında en zengin yüzde 1-2’sinin eğilimlerinin yansıması olduğunu, siyasi kararların alınmasında süreci, nüfusun yüzde 1-1.5’luk kesiminin eğiliminin belirlediğini vurguluyordu. Prof. Ferguson yazısına, “Affluent autoriterianism” başlığını koymuş: Zengin bir azınlığın (oligarşinin) belirlediği otoriter bir düzen. Popüler adıyla “Liberal Demokrasi”.

Bu oligarşi, kendini tehlikede hissettiğinde, faşist liderler ve örgütler güven vermeye başladığında, “süreç olarak faşizm”, hâlâ liberal demokraside yaşadığını varsayanların yanılsamalarının üzerinden yürüyerek “iktidardaki faşizme” dönüşüyor…



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları