Muhalefet kuşatma altında

02 Haziran 2022 Perşembe

Muhalefet ve “rejim” seçimlere hazırlanıyor. Yapılan hazırlıkların yöntemlerine ve araçlarına bakınca kaygılanmamak olanaksız.

MUHALEFET

Muhalefet, seçimlere, 6 partili “Milet ittifakı” olarak ortak bir program, ortak bir cumhurbaşkanı adayı ile girecek. Ancak ittifakı oluşturan partiler arasında ihmal edilemez siyasi farklar var. Bu nedenle, CHP’nin ittifakı bir arada tutabilmek için vermeye başladığı tavizler seçmenlerini yabancılaştırabilir. “Özgürlükçü laiklik” gibi bir “totolojiye niye gerek duydunuz?” “Korumaya kararlı olduğunuz, ‘Din ve vicdan özgürlüğü çerçevesindeki kazanımlar’ hangileridir?” “Hem neoliberalizme karşısınız, hem Merkez Bankası bağımsız olacak” diyorsunuz. 

Taviz vermemek için salt “rejimden kurtulma” arzusu üzerinde durmaya çalışan bir seçim kampanyası da seçmenin güvenini kazanamıyor. Nisan ayında Macaristan seçimlerinde gördük. Altı benzemez partinin kurduğu ittifak, “Orban gitsin”in ötesinde bir demokratikleşme programı sunmayı başaramadı.

CHP dışındaki beş partinin Cumhur İttifakı’nı oluşturan partilerle “akrabalık bağları” güçlü. Altı partinin birlikteliğinin ömrünün, şimdilik “seçim sonuçları kesinleşene kadar güvencede” olduğu söyleniyor. Seçimlerden sonra, CHP’yi “şarampole atacak” bir Türk-İslam sentezi, koalisyon hükümeti olasılığı bence sıfırdan büyük. İttifakın en büyük partisinin başkanının, cumhurbaşkanı adayı olarak kabul edilmesi gerekirken örtülü bir “ayrımcılık” üzerinden seçilebilecek bir isim olmalı” bahanesi, bir önceki cümlede değindiğim olasılık bağlamında ayrıca anlamlı.

Kamuoyu yoklamalarının da gösterdiği gibi, sosyalist solun, Gezi olayının mirasına karşın hâlâ, potansiyellerinin çok altında, siyaset alanında fark yaratacak bir düzeye çıkamayan bir durumda yaşamakta olması da ayrıca kaygı verici. 

VE REJİM 

Tek adam rejiminde, lider-parti-hareket ve devlet “bir”leşmiş olduğundan, öncelikle rejimin seçim hazırlıklarına bakmak gerekiyor. Burada karşımıza, muhalefeti, seçmene ulaşma araçlarından, kendini siyasi/kültürel olarak ifade edebileceği mekânlardan yoksun bırakmaya, kısacası tamamen susturmaya, sindirmeye yönelik, yasal, mali, simgesel (tehdit, hakaret vb.) ve fiziki şiddet (cop ve biber gazı) araçlarının hızla devreye girdiğini görüyoruz. 

“Dezenformasyon” yasası, rejimi eleştirenleri, “siyasi gerçekleri” açıklayanları, bu açıklamaları haberleştirenleri cezalandıracak, yazılı, sesli-görsel ve “sosyal medya” alanını muhalefete kapatacak. Konserlerin ve festivallerin “hassasiyetler” olarak tanımlanan bir şeyler gerekçe gösterilerek iptal edilmesi, rejimin, seçimleri ancak, dinci “hakikat rejimini” tüm toplumda, egemen kılabilirse kazanabileceğine inandığını gösteriyor. Bu yaklaşım, muhalefeti “Türkiye düşmanı” olarak gören “ülkeyi sandıkta teslim etmeyiz” diyen anlayışla uyumlu.

Rejim siyasi kültürel etkinliklerin mekânlarını muhalefete kapatırken seküler muhalefete gözdağı vermek için, siyasal İslamın egemen sınıfının temsilcilerinin yüzlercesini, sarıklı ve cüppeli (üniformalı), tekbir getirerek, sokaklara indiriyor. 

Rejim, muhalefeti kuşatmaya, seçmeninden yalıtmaya çalışıyor. Öyleyse, muhalefet açısından, bu kuşatmayı pratikte bir momentum yaratarak delebilmek yaşamsal bir önem kazanıyor. Eskişehir’de Dede Korkut Parkı’nda yoga yapan bir grup kadının engellenmesine karşı Eskişehir ve İzmir’de gösterilen tepkilerde olduğu gibi... 

CHP’nin önderlik yapması, yükü omuzlaması gerekiyor. CHP belki henüz ayırdında değil ama, bu bağlamda, iki tabela/şahıs partisinden çok, solundan gelecek bir desteğe gereksinimi var. Ancak, solun da böyle bir desteği verebilecek, kendi potansiyelleriyle uyumlu bir etkinlik düzeyine yükselmesi gerekiyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

AKP’de travma... 11 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları