Musk-Twitter-sınıf savaşları

05 Aralık 2022 Pazartesi

Dünyanın en engin adamı Elon Musk Ekim 2022’de ayda 450 milyon kişinin kullandığı sosyal medya platformu, Twitter’ı 44 milyar dolara satın aldı. Musk’ın Twitter’ı satın alması, yönetme çabaları, gündeme ilginç sorular getirdi, “kültür savaşları” ile sınıf savaşı arasındaki organik ilişkiyi gözler önüne serdi.

Twitter 2006’da kuruldu, bugüne kadar, 2018 ve 2019 yılları dışından hep zarar etti. Musk zarar eden bir şirketi satın aldı. İlk elde çalışanlarının yarısını işten çıkardı, şirket felç olunca geri çağırdı ama bu kez sadakat belgesi imzalatmaya kalktı. Bu istikrarsız yönetime, Trump’ın yanı sıra birçok gerici, müstehcen hesabın yeniden serbest bırakılmasına tepki olarak Twitter’a reklam veren şirketlerin yarısı hesaplarını askıya aldılar. Musk bunların genel müdürlerini arayıp azarlamış. Adamın karakterini göstermesi açısından önemli; geçmişte de Finansal Denetim Komisyonu (SEC) memurlarına “piçler” demişti.

Yanis Varoufakis’e göre Musk, Twitter’ı alarak otomotive, uzay araçları, insan beyni ile bilgisayar arasında iletişim kurmaya yönelik “çip” gibi alanlarda inşa ettiği sanayi sermayesi (biriktirdiği “büyük veri”) ile “bulut-temelli” sermayeyi birleştiriyor. “Bulut” sermayesi, internet kullanıcılarının, yazdıkları metinler, çektikleri resimler, yaptıkları alıveriş, ziyaret ettikleri siteler aracılığı ile ürettikleri verileri, bir karşılık ödemeden, kendi sermaye ve veri stokunu ekliyor, kullanıcıların/tüketicilerin davranışlarını/kültürlerini de (ekonomik ve siyasi) bu birikimi besleyecek biçimde şekillendirmeye çalışıyor. Musk, şimdi Google, Amazon, AliBaba gibi “bulut” sermayesine dayalı kapitalist oligarşiye katılıyor; Twitter’ın üyelerinin veri üretme kapasitesini kendi sermayesinin “büyük veri” deposuna bağlıyor.

Bunlar doğru ama eksik: Twitter’ın çok daha geniş kapsamlı ve sınıf mücadeleleri açısından çok kritik bir önemi var. 

Bu önemin hikâyesi 2010’ların ortasında, Twitter’ın, “woke” (ırkçılık, kadın, LGBT hakları, genel olarak insan hakları konusunda “artık uyandım” anlamında) kültürü desteklemeye başladığı “Silikon Vadisi”-dijital teknoloji ve “bulut” sermayesi kapitalistlerinin de 1990’lardan kalma, ancak artık iyice boyaları dökülmüş “liberal” imajlarını korumak için bu trene atladığı yıllarda başlıyor.  Trump’ın seçilmesiyle birlikte hızlanan süreç olarak faşizme karşı gelişen “woke” hızla “cancel culture” (teşhir, protesto ve dışlama) gibi çok etkin bir silah geliştirdi. “Woke” ve “cancel culture” silahı kısa sürede, özellikle Twitter üzerinden, eğitim kurumlarından, işyeri ve fabrika yaşamına, faşizme karşı mücadelede, işçilerin-çalışanların, kadınların LGBT bireylerin haklarını korumaya, genişletmeye kadar uzanan bir alanda etkin olmaya başladı.

“Woke”-“cancel culture” de muhafazakârlardan faşistlere kadar geniş bir çevrenin, erkek egemenliğinin rezaletlerini sergiledikçe, sağın ve işbirlikçi liberallerin nefret nesnesine dönüştü, “Silikon Vadisi” kapitalistlerinin çıkarlarıyla da çelişmeye başladı. Bu çevreler, “woke” kültürün kendi çalışanlarının elinde hakları özgürlükleri genişletmenin, yöneticileri sorgulamanın bir aracına dönüştüğünü görüyorlar, gittikçe daha yüksek sesle homurdanıyorlardı. Musk’ın Twitter’ı, satın almasına en çok bunlar sevindiler (Newton/Schiffer, The werge, 29/11).

Gerçekten de Musk Twitter’da Trump’la başlayarak on binlerce faşist, “anti-woke” hesabın üzerindeki yasakları kaldırmaya, faşist çevrelerin ihbarlarına dayanarak solcu ilerici hesapları kapatmaya başladı (Brett Wilkins, Salon, 01/12). Gerçekten de kültür savaşları aslında sınıf savaşlarıydı.

Dünyanın en zengin adamından, ABD’de en dinamik ve stratejik sermayenin temsilcisinden de bundan başka bir şey beklenmezdi. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

AKP’de travma... 11 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları