Washington - Tahran -Riyad Üçgeninde Türkiyeİran'a karşı birleşik cephe...

19 Ekim 2011 Çarşamba
\n\n\n

İranın, ABD toprağında, Suudi Arabistan elçisine suikast planladığına ilişkin iddialar, Ortadoğu jeopolitiğinde yeni rüzgârların habercisi. Bu rüzgârların Türkiye dış politikasını hangi sahillere savuracağını ise şimdiden bilmek olanaklı değil. Ama AKP hükümetini zor günlerin beklediğini söyleyebiliriz.

\n

Pazartesi günü özetlediğim gibi suikast planlarının inanılması çok zor yanları var. Bunu İranın planladığına bu aşamada inanmak zor. Ama fraksiyon çatışmaları altında istikrarını kaybetmeye, uluslararası konumunun zorlaşmasına paralel olarak telaşlanmaya başlayan totaliter bir rejimin hata yapma olasılığını da göz önüne almak gerekiyor. Bu suikast planının gerçek yazarını bilmemiz bu aşamada olanaklı değil. Yine de bu planın ortaya çıkmasıyla hızlanan olaylara bakarak bir şeyler düşünebiliriz.

\n

FBI başkanı, başsavcı, Obama, İrana yönelik suçlamaların arkasına imzalarını koyduklarına göre, bir bildikleri, bir planları olsa gerek. New York Times ve Washington Postun kolları sıvayıp bir taraftan senaryoyu zenginleştiren, diğer taraftan, inanılırlığını arttıracak arka plan bilgileri yayımlamaya başlamaları, Obama yönetiminin bir taraftan Çin ve Rusyayı ikna etme çabalarını hızlandırırken öbür taraftan olayı Birleşmiş Milletlere taşıması, başkanlık seçimleri yaklaşırken İrana yönelik yeni bir kararın alınmış olabileceğini düşündürüyor.

\n

Suudi Arabistan yönetiminin, ABD savlarını hiç sorgulamadan İranı suçlaması, BM Güvenlik Konseyine başvurması, Alawsat, Al - Hayat gibi Suudi kaynaklı yayınların, İranın nasıl bir bölgesel (Yemen, Bahreyn, Suriye, Irak) istikrarsızlık kaynağı, hatta terorizmi besleyen bir bela olduğunu anlatmaya odaklanmaları da anlamlı. Bunlar, Suudi rejiminin ABD planlarından haberdar olduğu, İrana karşı bir ABD- Körfez ülkeleri cephesinin inşasının hızlandığını düşündürüyor.

\n

İsrailin Haaretz gazetesinde, Yossi Melmanın yorumu da bir taraftan senaryonun ne kadar inanılması zor olduğunu vurguluyor, diğer taraftan suikast planının hedef aldığı Suudi elçisinin, WikiLeaks belgelerine göre, Suudi Kralının İrana karşı tavrının sertleşmesinde etkili oluğunu, Suudi Arabistanın ABDdeki Yahudi topluluğuyla diyalog kurmasına olanak sağlamış olduğunu aktarıyor; İsrail devletinin konuya ilişkin suskunluğunu korumakta olmasına dikkat çekiyordu (16/10). Buradan hareketle, WashingtonRiyad ekseninin, bir sessiz ortağınınolabileceğini düşünmek de olanaklı.

\n

Manevra alanı iyice daraldı

\n

Sıfır sorunpolitikası, ABD desteği, stratejik derinlik”, Türkiyenin bölgesinde güç yansıtma kapasitesini, manevra alanını, daha önceki dönemlerde görülmemiş düzeyde arttıracaktı.

\n

Şimdi, Türkiye, hem Suriye hem de İsraille kavgalı olmayı başardığı, Füze Kalkanı Projesi’ne, Suriyedeki rejim değişikliği sürecine katılarak, kullandığı enerjinin yaklaşık yüzde 70ini ithal ettiği iki ülkeyle, Rusya ve özellikle İranla ilişkilerinin geleceğini tehlikeye soktuğu bir noktada duruyor. Filistin Yönetiminden gelen, İsraille ilişkilerin düzelttavsiyesine, Hamas-İsrail tutuklu değiş tokuşunda, devre dışı kalma durumuna bakarak, AKP dış politikasının kumlara saplandığınısöyleyebiliriz.

\n

Bu noktada AB üyeliği artık bir fantezi bile olmaktan çıkmıştır; Doğu Akdeniz enerji rekabeti, Kıbrıs üzerinden, AB ile yeni sorunlar açmaya, İsrail ile çatışma çıkartmaya adaydır. Türkiyenin adeta ABD ve İngiltereden başka destekçisi kalmamış gibidir.

\n

Bu sırada, İstanbulun büyük otellerinin birinde yapılan kapalı bir toplantıda, Kissinger, Kofi Annan, Council on Foreign Relationsın Başkanı Richard Haass, Tony Blair, eski Kolombiya Devlet Başkanı Uribe, eski İsrail Merkez Bankası Başkanı ve halen J.P Morgan Başkanı Frankel gibi tiplerin, bazı Türkiyeli şahsiyetlerle bir araya gelerek Türk kimliği ve yeni dış politika başlığı altında bir şeyler konuştuğunu öğreniyoruz (Çandar, 15/10).

\n

Çandarın aktardıklarından, AKP hükümetinin özgüven ve başarı sarhoşluğuna kapılarak ölümcül sonuçlar verebilecek yanlışlıklar yapmaktan kaçınması, Türkiyenin uluslararası sistemde elde ettiği gücü görmezden gelen, 1980lerin, 1990ların tedavülden çoktan kalkmış bakış açısı ile analiz yaparak iktidarı yıpratmayı hesaplayan muhalefetin de -Ankaradan Kandile- hesaplarını gözden geçirmesi gerekiyormuş Kısacası, ABD askeri-mali kompleksi, kendini bir şey sanıp zorluk çıkartma, sana söyleneni yapmesajını vermiş.

\n

Boratav Hocamızın ekonominin dış kaynak dengelerinin bozulduğuna, gündemde sert bir ekonomik daralma olduğuna (“Kötü Haberler Başlarken”, soL.org), Mustafa Sönmez dostumuzun AKP rejiminin vergi, zam, işsizlik, angarya ile sokağın sabrını taşırmak için ne lazımsa yaptığına ilişkin saptamalarına bakınca, AKP hükümetinin manevra alanının iyice daraldığını, pek bir seçeneğinin kalmadığı görünüyor. Bakalım bu seçeneksizlik ülkeyi nerelere sürükleyecek!..

\n

\n\n



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları