Erinç Yeldan

Borçlanarak Büyüme

10 Nisan 2013 Çarşamba

Son iki hafta boyunca bu köşede Türk ekonomisinin büyüme sürecini “sönmekte olan ve düzensiz hareket eden balon” sözcükleriyle betimlemekteyiz. Şimdi soru şudur: Spekülatif nitelikli büyümenin kaynağı nereden gelmektedir? (Ya da -okuyucular bağışlasın- daha argo diliyle ifade edersek balonun gazı nereden sağlanmakta?)

\n

Türkiye’nin ulusal geliri (gayri safi yurtiçi hasıla, GSYH) 2008’de 742.1 milyar düzeyinde; toplam dış borç stoku ise 281 milyar dolar idi. Bu borcun 52.5 milyar doları kısa vadeli borç niteliğinde idi. Aşağıda TÜİK ve TC Merkez Bankası’ndan derlediğimiz veriler, Türk ekonomisinin küresel büyük durgunluk sürecinde (2008-2012) dış borçlanma ve büyüme serüvenini sergilemektedir.
\n\n

\nTürkiye 2008’den 2012’ye toplam 55.8 milyar dolar net yeni dış borç biriktirmiştir. Bu dönemde ulusal gelirimiz dolar bazında toplam 44.3 milyar artış göstererek 786.4 milyar dolara yükselmiştir.
Yani, 2008 sonrasında Türkiye ekonomisi ulusal gelirini 44.3 milyar; dış borçlarını ise 55.8 milyar dolar yükseltmiştir.
Dış borçlanmadaki toplam net artış, ulusal gelirdeki toplam artıştan daha fazladır. (Söz konusu dönemde, zaman zaman Türkiye’nin Çin’den sonra dünyanın en hızlı büyüyen ekonomisi diye içeride ve dışarıda pazarlanmakta olduğunu anımsatalım).
Türkiye’yi baş döndürücü bir hızda dış borç batağına sürükleyen bu başarı mucizesinin çok çarpıcı bir diğer niteliği ise dış borçlanmanın büyük oranda
kısa vadeli yapıda olmasıdır. Kısa vadeli dış borçlanmadaki net artış 48.4 milyar dolar ile toplam dış borç artışının yüzde 87’sini vermektedir.

\n

***

\n

Bir diğer soru, borçlanmanın hangi aktörler (kurumlar) tarafından yapılmakta olduğudur. Burada bir köşe yazısının sınırlarını aşan bir analiz gerektiğini bilmekle birlikte, resmi verilerden elde ettiğimiz genel eğilimleri paylaşabileceğimizi düşünüyorum. Resmi veriler toplam 55.8 milyar dolarlık net yeni dış borçlanmanın, 18.5 milyarının kamuya (TCMB dahil), 37.3 milyar dolarının ise özel sektöre ait olduğunu belirtmektedir. Özel sektör içinde ise dış borçlanmanın neredeyse tamamı finansal kuruluşlar tarafından yaratılmıştır. 37.3 milyar dolarlık net yeni özel sektör dış borçlarının sadece yüzde 1.6’sı (0.6 milyar doları) finans-dışı kuruluşlar tarafından gerçekleştirilmiştir.
\n\n

\nOysa, 2008 öncesi dönemde söz konusu eğilimler tam tersine idi. 2003-2008 arasında Türk özel sektörünün biriktirmiş olduğu net 100 milyar dolarlık dış borcun yaklaşık üçte ikisi finans-dışı reel ekonomi sektörleri tarafından yaratılmış idi. 2008 kriziyle birlikte reel sektör şirketleri artık dış borçlanma yoluyla kredi kullanımını neredeyse durdurmuş gözükmektedir. Türkiye, bir kez daha ve çok daha şiddetli bir biçimde, finans burjuvazisinin risk iştahanın yarattığı spekülatif dalgalanmalara kapılmıştır.

\n

***

\n

Kısa vadeli dış borçları, ulusal gelirinden daha hızlı artan bir ekonomi... Son kararlarını neredeyse bir milli gurur vesilesi olarak değerlendirdiğimiz derecelendirme kuruluşları bu gerçekleri elbette yakından bilmekteler. Ancak, geçen haftaki yazımızın sonuç cümlesinde de vurguladığımız üzere, Türkiye’nin yeni uluslararası işbölümü içerisindeki konumu, kolektif emperyalizmin sadece iktisadi değil, siyasi tercihlerinin bir uzantısıdır. Ekonomik başarı efsaneleri şimdi artık siyasi öğeler ile şişirilme gayreti içindedir.

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları