Erinç Yeldan

Deutsche Bank'tan 'İmkânsız Üçleme' Uyarıları

14 Ağustos 2013 Çarşamba

“İmkânsız Üçleme” kavramı uluslararası iktisat çalışmalarının ana savlarından birisi olarak bilinir. Ekonomi öğrencileri kavramla genellikle üçüncü sınıfta “uluslararası finans” derslerinde tanışırlar. Kabaca ifade etmek gerekirse; imkânsız üçleme kavramı, uluslararası ekonomik ilişkilere açık bir piyasa ekonomisinde merkez bankasının şu üç stratejik politika değişkeninden sadece ikisini seçebileceğini, üçünün eş anlı olarak sağlanmasının mümkün olmadığını savlar: (i) Döviz kurunun kontrolü; (ii) bağımsız para politikası (faiz oranı veya piyasaya sunulan para miktarı) ve yurtdışı sermaye hareketleri rejiminin kontrolü.
Uluslararası ekonomik ilişkilere açık ve dolayısıyla küresel rekabet içinde olan bir pazar ekonomisinde merkez bankacılığı yukarıdaki üç değişkenden eş anlı olarak sadece ikisini kontrol ederek üçüncüsünü
“piyasaya” terk etmek zorundadır. Hatta, ekonomi biliminin renkli söylemleri söz konusu savı, Katolik Hıristiyan öğretisinin üçleme inancına atıf vererek “kutsal olmayan üçleme” (un-holy trinity) diye de anmakta olduğunu görmekteyiz. Köşemizin sınırları söz konusu savı derinlemesine incelemeye ve örnekler sunmaya yeterli değil. Ancak, bu üç değişkenin eş anlı olarak kontrolünün olanaksızlığına dayanarak geliştirilen merkez bankacılığı sistemlerinin, sermaye hareketlerinin kontrol edilmesine dayalı politikalar demetiyle (örn. Tobin ya da finansal işlem- vergisi); tamamen serbest bırakılması (örn. sıcak paraya dayalı, spekülatif enflasyon hedeflemesi) arasında yapılan tercihleri ön plana çıkartarak, günümüzün modern para politikası tartışmalarının odak noktasını oluşturduğunu belirtelim.
Uluslararası ekonomi politik alanında bir başka
“imkânsız üçleme” kavramı ise Princeton İleri Araştırmalar Enstitüsü Profesörü Dani Rodrik’e ait. Dani Hoca 2007’deki bir yazısında, bir ülkenin aynı anda (i) küresel entegrasyon; (ii) katılımcı demokrasi ve (iii) ulus devlet seçeneklerinden aynı anda sadece ikisini sağlayabileceğini; üçünün eş anlı olarak uygulanmasının imkânsız olduğunu vurgulamakta idi.

\n

***

\n

Deutsche Bank, temmuz ayı ortasında Türkiye ekonomisi için yeni bir “imkânsız üçleme” savını ortaya attı. Buna göre TC Merkez Bankası’nın izlemekte olduğu politikalar şu üç hedefi eş anlı olarak elde edemeyecektir: Yüksek büyüme hızı; düşük enflasyon; istikrarlı cari işlemler açığı (sürdürülebilir cari açık finansmanı).
Türkiye ekonomisinin güncel verileri (i) büyüme hızının düşük; (ii) cari işlemler açığının göreceli olarak yüksek ve finansmanının da
“sağlıksız”; (iii) enflasyonun ise göreceli olarak yüksek ya da yükselme eğiliminde olduğunu göstermektedir. Deutsche Bank teknisyenleri de bu gözlemlere dayanarak Merkez Bankası’nın artık tek bir çaresinin kaldığını vurgulamaktadır: Faiz oranlarını yükselterek cari açığın finansmanını “istikrara kavuşturmak” ve düşük enflasyonu “hedefleyebilmek.”
Dolayısıyla, Deutsche Bank’ın Türkiye için gözlemlediği imkânsız üçlemeyi çözebilecek sihirli reçete tektir: Yabancı sermaye girişlerinin özendirilmesi. Merkez Bankası faiz oranlarını yükselterek yurtdışı “yatırımcının” Türkiye’ye yeniden ilgisini cezbetmelidir. Böylelikle cari işlemler açığı finanse edilerek “istikrarlı” bir düzeyde tutulabilecek; ithal mallarının ucuzlatılması sayesinde enflasyonist baskılar hafifletilecek ve büyüme de talep yönlü olarak ivmelendirilebilecektir.
Söz konusu
“sihirli reçete” 2001 krizi sonrasında IMF programının ana dayanağı ve AKP’nin ve ekonomi bürokrasisinin de harfiyen izlemekte olduğu formül idi.
Ancak, spekülatif sıcak para girişleri aracılığıyla bir ülkenin sürekli olarak cari işlemler açığı (dış açık) vererek yüksek ve istikrarlı bir büyüme hızı elde etmesinin beklenemeyeceğini Türkiye çok yakından bilmektedir. Yüksek büyüme hızı ile düşük enflasyon ikilisinin de eş anlı olarak korunmasının çok zor olduğu gözlemi ise iktisada giriş derslerinin neredeyse ana temasını oluşturmaktadır.
Geriye ne kalıyor? Olası çözüm önerilerini geliştirebilmek için yazımızın yukarıdaki ilk iki paragrafını bir kez daha düşünmek gerekiyor.

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları