Ecevit karşıtlığından AKP karşıtlığına TÜSİAD…

26 Ekim 2021 Salı

TÜSİAD’ın demokrasi, hukukun üstünlüğü ve laiklik konusundaki “çıkışı”, Türkiye’de çok geniş bir cepheden destek aldı. Evet 1970’lerde Ecevit’in “demokratik sol” çıkışından rahatsız olan ve işi gazete ilanına kadar götüren TÜSİAD, bugün “AKP’nin siyasal İslamcı dayatmasına” haklı olarak karşı çıkıyor.

Bu aslında Türkiye’nin Soğuk Savaş sonrasında geçirmekte olduğu, değişim (ve dönüşüm) sürecinin tipik bir göstergesidir. Zamanında kimi yeni liberalleri ve himayecileri de (Batıcıları)  bünyesinde bulunduran TÜSİAD, Amerikan projesi BOP’un, “siyasal İslam” üzerinden kendilerine de zarar vereceğini göremediler.

Batılılık ile “Batıcılık” arasında bocalamaları bu çelişkilerine yol açtı: Batılılık yerine “Batıcılık” öne çıkınca, “başlangıçta AKP ile aynı yola girdiler”. Bu düşüncelerimi 2000’li yılların başında Şarık Tara ve Ertuğrul Soysal gibi TÜSİAD mensuplarına sohbetlerimizde söylemiş bir insan olarak yazıyorum. (*)

Ancak AKP döneminde “Batı ve Batıcılık” hattında IŞİD ve Taliban gibi şeriatçı teröristlerle de yüz yüze gelince işin ciddiyetini anladılar.

 Nasıl siyasal İslamcılar “Türkiye’de Amerikasız yapamayacaklarsa” büyük sermaye için de aynı “çelişki tuzakları” söz konusu idi. İşler Soğuk Savaş döneminde “idare ediliyordu”: ancak son 50 yıldır “Çin’in de küresel kapitalist oyunlara dahil olması”, Türkiye’deki kimi “Batıcı” sermaye çevrelerinin hesaplarını bozdu.

TARİKATLAR DA ‘BÜYÜK SERMAYE’ OLUNCA!

Türkiye’deki büyük sermaye, “değişen yeni İslamcı iç dinamikler” yüzünden daha da zora düştü:

- Hem Soğuk Savaş sonrası küresel boyutta kapitalizmin oyun kuralları değişmeye başladı

- Hem de AKP’den sonra siyasal İslamcı sermaye odakları olağanüstü büyüme yoluna girdiler. Sadece Türkiye’de beş büyük yandaş şirketin rakamlarına bakmak bile yeter.

Türkiye’deki sermaye çevreleri “planlı kalkınma dönemlerinde”, 1961 sonrasında bir yıllık programlara, beş yıllık planlara göre hesaplarını yürütüyorlardı. Ancak özellikle, 2002’den sonra, “AKP’nin kendi hesapları” ön plana çıktı. Plan, program, haksız rekabeti önleme gibi temel kurallar kalktı. Özellikle de “tek adam rejiminden sonra” yalnız Türk ekonomisi değil, içerdeki “büyük sermaye de duvara tosladı”. Yalnız gençler değil, büyük sermaye bile yurtdışına kaçmaya başladı.

TÜSİAD’ın son çıkışı, “haksız rekabet koşulları içinde koştukları bir maratonun” son kilometresi içinde yapılmış bir hamleye benziyor.

Türkiye’nin dış ekonomik ilişkilerini ve AB ilişkilerini 1970’li yıllardan 2009’a kadar Vehbi Koç, Sakıp Sabancı, Nejat Eczacıbaşı, Feyyaz Berker, Ertuğrul Soysal, Şarık Tara, Nurullah Gezgin, Nuh Kuşçulu, Mehmet Yazar, Jak Kamhi, Üzeyir Garih, Mümtaz Zeytinoğlu ile defalarca konuşmuş ve tartışmış bir akademisyen olarak yaşanan sürecin bire bir tanığı oldum. “Elbise bize bol geldi” diye 1961 Anayasası’na karşı çıkanlar AKP ile yüzleştiler.

TÜSİAD’ın son çıkışı, “siyasal İslamcı gidişin tehdit ölçüsünü” belirlemesi açısından çok önemlidir. Siyasal İslamcılar yüzünden Atatürk ve devrimlerinin önemi nasıl daha açık görülmeye başlandı ise 1970’lerde Ecevit’in demokratik soluna karşı çıkan TÜSİAD da 40 yıl sonra, neredeyse aynı çizgide birleşecek noktaya geldi.

Siyasal İslamcıların ürkütücü tehdit boyutları, muhalefet cephesini de TÜSİAD dahil genişletmeye başladı.

--------

(*) Yolumun Kesiştiği Ünlüler ve Denktaş’ın Öbür Yüzü kitaplarımda birçok ünlü TÜSİAD üyesi de bulunuyor. (Kırmızı Kedi, 2011 ve 2017) 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları