Erol Manisalı
Erol Manisalı erolmanisa@yahoo.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Fırtınanın Arkası

09 Aralık 2013 Pazartesi

- Türkiye inanılmaz olaylar yaşıyor. Masanın altındakiler masanın üstüne çıktıkça medya değilse bile halk şaşkınlık içinde.
- Aslında masanın üzerindekileri iyi analiz edenler açısından ortaya çıkarılanlar, “işlemekte olan düzenin çok olağan sonuçları”. Düzenin yürüyebilmesi için bunlar çok doğal.
- Esas sorun işlemekte olan yapının olağandışı güdülere gereksinim duymasından kaynaklanıyor.

Baş aktörler kimler?
İslami örgütler (ve partiler), ABD, AB ve Kürdistan konusunda yolun yarısına gelen PKK’den Barzani’ye yerel ve bölgesel örgütler.
Kabul etmek gerekir ki ABD, İsrail ve Kürdistan’ı savunan Kürtçü örgütler çok başarılı olmuşlar.
- Bu konuda Türkiye kamuoyunda belirli bir oluşumu, hatta konsensüsü büyük ölçüde sağlamışlardır.
- Irak, Suriye ve Türkiye’nin güneydoğusunda fiili durum yaratmışlardır. Hem de Ankara ile yakın işbirliği içinde kalarak.
İçerdeki Öcalan’ın, “dışardan sisteme dahil edilmesini başarmışlardır”.
Olaylara, büyük resmi kaybetmeden, ayrıntılarda kaybolmadan bakmak gerekir.
Büyük resimde neler var?
- En başta Kürdistan’ın gerçekleşmesi var.
- Sınırların yeniden çizilmesi var.
- Geri ve antidemokratik bölge ülkelerinin, sisteme bağlanması var.

İslamcı yapı ve Batılı değerler
Bu ikisi siyah ile beyaz gibi karşıt yaşam tarzları ve değerler olmasına karşın ilginç bir işbirliği içindeler.
Her iki taraf da amacına ulaşmak için takıyye yapıyorlar. Her ikisi de “dereyi geçinceye kadar” düşüncesi içindeler. Batı, kendi içinde demokrasiyi yaşarken Ortadoğu’da böyle bir yapılanmayı desteklemiyor. Batı’nın çelişkisi bu.
İslamcı bir toplumsal yapı kurmak isteyenlerse “Batı’ya rağmen” bunu başaramıyorlar. Batı’nın desteğine ihtiyaçları var.

Dershane ve imam hatip çatışması mı?
Türkiye bugün hiç yaşamadığı kadar çelişkili bir durumda. İki İslami cephe kavga ediyorlar;
- Bu durum “güçlenmenin getirdiği doğal bir sonuç”.
- Pasta büyüyünce paylaşım kavgası başlar.
Ancak Türkiye’deki çatışma (ve rekabette) başka derin öğeler var; dershanelerin iktisadi (ve kantitatif) boyutu yanında nesnel bilimsel yönleri bulunuyor. Öğretilen derslerin büyük bölümü “küresel ve nesnel” niteliklere sahip.
Buna karşılık imam hatip liseleri din ağırlıklı eğitim kurumları. Küreselleştirme ve nesnelleştirme yerine İslamlaştırma boyutu ağırlık kazanıyor.
Türkiye’deki çatışmaya, işin bu yönünü de hesaba katarak bakmak gerekir.
Dershane-imam hatip kavgasına bu yönüyle baktığımız zaman birinin İslami ve yerel, diğerinin ise daha çok nesnel ve küresel olduğunu görürüz.
Son 10 yılda İslami “yerel”de güçlenen iktidar, küresel ve nesnel olanı tasfiye etmek istiyor.
İşte bu noktada ABD’nin aklı başına geliyor; İslami derinliklere yelken açanları durdurmak, frenlemek istiyor.
Bu durumda CHP’yi de oyuna dahil etmek yanlış olmaz; İslamın Türkiye’de radikalleşmemesi için CHP’nin güçlü olması gerektiğine, Atlantik ötesi de inanmaya başlamış görünüyor.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları