Kıbrıs’ta Erdoğan ve Erbakan’ın farkları

06 Ekim 2020 Salı

Erdoğan ve Erbakan’ın hem Kıbrıs sorununa hem de Rauf Denktaş’a bakış açılarında çok büyük farklar vardır. Erbakan, Kıbrıs sorununa (ve Denktaş’a) anti Amerikan kimliği doğrultusunda bakmıştır. Özel olarak da Denktaş’a hayranlık duyardı, ben bunun bire bir şahidi oldum.

20 Temmuz 1996’da Erbakan “Refahyol” koalisyonunda başbakan iken yaşadım: yeni başbakan olmuş, 20 Temmuz Barış Harekâtı kutlamalarına birkaç gün vardı. İşi başından aşkındı, buna rağmen Denktaş’ın 20 Temmuz kutlamalarına davetini kabul ederek Lefkoşa’ya gitti, Denktaş’la kutlamaları birlikte izlediler. Oradan Dome Hotel’e, Denktaş’ın yemeğine birlikte geldiler, ben de onlarla beraberdim.

Denktaş’a olan takdir ve sevgisini bizzat yaşadım. Ne de olsa, 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı’nı, başbakan Bülent Ecevit ile birlikte başarmışlardı.

Erdoğan, 2002’de AKP’nin seçimleri kazanmasından sonra 2003’te başbakan olarak Kıbrıs konusunda ilk açıklamasını yapmıştı: “Bu iş Rauf Denktaş’la yürümüyor, 40 yıllık Kıbrıs politikamız değişecek.”

Erdoğan, yine bir siyasal İslam odaklı politikacı olan Erbakan’dan niçin farklı düşünüyordu? Bu sorunun yanıtı, sadece geçmişte yaşanmış bir “farklılığı” göstermiyor: aynı zamanda, AKP’nin bugün uygulamakta olduğu “dönüşüm sürecinin” nedenlerine de ışık tutuyor.

Öte yandan Erbakan’ın “28 Şubat”ta NATO’cu (ve Batıcı) askerler ve Gülen’ciler tarafından birlikte tasfiye edilişinin amaçlarını da ortaya koymaktadır.

Bugün Kıbrıs Adası çevresinde yaşamakta olduğumuz güç ve çıkar çatışmaları: ABD, İsrail ve Yunanistan’ın, adeta Türkiye’yi Anadolu’ya hapsedercesine avantaj sağlamaya çalışmaları, Türkiye’deki “dönüşümün acaba öngörülmüş sonuçları mı?”

AKP iktidarı Türkiye Cumhuriyeti’nin tapu senedi olan Lozan’ı eleştiriyorsa: Yunanistan Ege’deki adaları fiilen işgal edip asker yerleştiriyorsa: ABD Suriye’de geniş bir bölgeyi askeri, iktisadi ve siyasi olarak Kürt bölgesi haline getirmişse: 2004’te Ankara, Rumlar Kıbrıs Cumhuriyeti olarak AB’ye üye yapılırken sessiz kalmışsa: Suriye ve Libya batağına gömülmüş isek, anti Amerikan Erbakan’ın niçin “tasfiye ettirildiğini” bir daha düşünmek gerekir.

13 Mart 2009’da bu köşede, “Erbakan ve Makaryos’un ortak kaderi” başlıklı bir yazım çıkmıştı. ABD, 1974’te Atina’daki faşist albaylar cuntası ile anlaşıp anti Amerikan Makaryos yerine EOKA’cı Nikos Samson’u getirmek için darbe yaptırdı. Ecevit ve Erbakan’ın 20 Temmuz’da müdahalesi sonucu darbe önlendi.

Ve son perde: Bahçeli’nin, Ecevit’in başında olduğu koalisyonu dağıtan “beklenmedik” çıkışı ile Ecevit de tasfiye ettirildi. Çünkü Ecevit de BOP’a karşı olan engellerden biriydi.

Doğu Akdeniz’de çıban başları temizleniyordu. Türkiye’de “Yeni Türkiye”ciler desteklendi, BOP’un yolu açıldı.

ABD ılımlı ve radikal İslamcılar arasında gelgitler yaparak Irak, Suriye, Mısır ve Libya’yı halletti. Denktaş, Erbakan derken işin ucunun bugüne nasıl yansıdığı ortada: halimize bakın, sonuçları görürsünüz…



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları