Ne bekliyordunuz ki?

23 Kasım 2021 Salı

Herkes “nedense” çok şaşkın: sağcısından solcusuna liberalinden sosyal demokratına Erdoğan’ın faiz oranlarını “düşürtmesine” çok şaşırmışlar:

- Bilimsel değilmiş, “iktisat kurallarına” ters düşüyormuş

- Enflasyonu tırmandıracak, gelir bölüşümünü daha da bozacakmış

- Türkiye’nin dış dünyadaki itibarını zedeleyecekmiş

- Yatırımcı bu tür, “tek adam dayatmaları” karşısında önünü göremeyecek duruma gelecek, yatırımdan vazgeçecekmiş

- Garantili devlet ödemesine sahip yandaş şirketlerin dolar gelirleri onları daha da zengin edecekmiş.

Dolayısıyla, yanlış faiz indirim kararını “hayretle izliyormuşlar”. Oysa ben hiç şaşırmadım: özellikle “tek adam rejim düzensizliğine geçtikten sonra”: tek otorite tarafından yürütülen uygulamalara bir bir baktığımız zaman, bakanların tayin edilmiş memurlar durumuna getirildiğini gördükten sonra: mahkeme kararlarının uygulanmadığını, TBMM’nin işlevini kaybettiğini yaşadıktan sonra: kamu kaynaklarının “denetlenemez hale getirildiğini” gördükten sonra: demokrasinin rafa kaldırıldığını fiilen yaşadıktan sonra “faiz politikasının” dini referanslara bağlandığını işittikten sonra “bilimsel ve akılcı” bir karar verileceğini beklemek abes olurdu.

Bilimin ve uzmanların değil “inanç âleminin” tavsiyeleri öne çıkacaktı. Hele, tek adam rejimine geçmeden bile en yararlı kamu iktisadi kuruluşlarının programlı bir şekilde yok edildiğini gördükten: düzenin parti devleti yönünde değiştirildiğine şahit olduktan sonra faiz konusunda, bilimin ve iktisat uzmanlarının önerilerinin kabul edilmesi beklenemezdi.

Bana göre faiz politikası ile Suriye politikası örtüşmektedir. Her ikisi de “siyasal İslamcı bir bütünlük” içindedirler.

Suriye’deki Müslüman Kardeşler dayatması, “Esad ile kardeşliği getiremedi”.

Esat düşmanlığının neden olduğu ulusal zarar, faiz meselesinde de görüldü: “faiz düşmanlığı” Suriye’de olduğu gibi, ekonomik felaket getirdi. Oysa Esad’a dost gözle bakılsa, faizin de enflasyonu frenleyecek bilimsel ve teknik bir araç olduğu bilinse, ne dış politika ne de enflasyon konusunda, ulusal zarara uğrardık.

İktisatta ve siyasette bazı bilimsel kırmızı çizgileri boş verirseniz, dikenli tellere takılmanız kaçınılmaz olur. 50 yıllık aktif akademik hayatımda iktisat bilimini, teorisi ve uygulaması ile yaşamış bir öğretim üyesiyim. Son yıllarda Türkiye’de iktidarın uyguladığı  politikalara baktığımda pek çok bilim insanı gibi, inanılmaz yanlışları ben de görmekteyim. Tek anlayamadığım şey, “ne sonuçlar vereceği biline biline siyasiler tarafından bunların neden uygulandığıdır”

Hatta, iktidar partilerinin bile zararına olan uygulamalardır bunlar. Hep yazmaya çalıştığım gibi: yanlışlıklar sarmalına dolandığınız zaman, bu sarmaldan “kendinizi bile” kurtaramazsınız.

Bir uçta Geordino Bruno, öbür uçta Makyavel tarihi geçit resminde, onun belleğine mıhlanmış zihniyet istasyonlarıdır. Ama Bruno’dan 400 yıl sonra da Dünya Güneş’in çevresinde dönmeyi sürdürmektedir, faiz düşse de artsa da…

Sınıftaki “iktisada giriş” dersinde öğrencilerime bu son cümleyi söylemiş olsam acaba benim için ne düşünürlerdi. Ama Bruno’yu yine de yaktılar, üstelik Galata bankerlerinin İstanbul’da çalıştıkları bir dönemde bile… Prof. Haydar Kazgan Hoca’nın kulakları çınlasın, Galata bankerlerinin kitabını yazmıştı.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları