Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Traviata’nın neşesi ve hüznü
9. İstanbul Opera ve Bale Festivalinde tek izleyebildiğim etkinlik La Traviata oldu. Giuseppe Verdi, La Traviata’yı 19 günde yazmış. Belki de bunun için bu eser çok yoğun duygusallık taşır. Adeta porselen bibloların zarafetine sahiptir. Bestecinin 19. yüzyıl bel canto (güzel şarkı söyleme) üslubunu kullanışı, dokunaklı melodileri ve yarattığı dramatik güç, operanın icracıları kadar izleyiciler için de çok çekicidir. Verdi, orkestrayı kullanma zenginliğiyle operada o yılların ulaştığı müzikal ihtişamı yaşatır. Ne zaman, nerede La Traviata oynansa salonlar dolar, taşar. Hemen her aryası, her melodisi bu kadar ünlenmiş bir başka opera daha düşünemiyorum.
Geçen hafta Festival kapsamında Zorlu’nun büyük salonunda iki temsil artarda Traviata oynadı. Festivali’in bu yılki son etkinliklerinden birisiydi.
Söze önce temsilin en başarılı yönlerinden başlayalım: Zeynep Oral’ın da değindiği gibi perde açılır açılmaz karşımıza çıkan dekordaki o aynalı dev pano ile gerçekten sarsıldık. Müthiş bir buluştu.
Soprano Burcu Uyar övünç kaynağımız olan bir opera sanatçısı. Sahnede rahat, İtalyanca’ya hâkim, sesini kullanma yöntemlerini çok iyi biliyor ve yaşayarak oynuyor. Ankara Devlet Opera Orkestrasının üyelerini de Burcu’nun yanısıra kutlamak isterim. Topluluk, Zorlu gibi güç akustiği olan bir salonda orkestranın sesini sahnedeki sanatçılara göre çok iyi dengeledi. Şef Alessandro Cedrone ve konsertmeister Tayfun Bozok güzel bir tonda, sahneyi bastırmadan ama Verdi’nin tılsımlı melodilerini ve zengin orkestra yazısını ortaya çıkarttılar. Orkestra baştan sona çok başarılıydı. Baba Germont rolündeki Bulgar bariton Vladimir Stoyanov iyi bir şancıydı ve rolüne hâkimdi. Ama oğlu Alfredo rolündeki Gürcü tenor Giorgi Oniani için aynı şeyleri söylemek zor. Ne sesi, ne de oyunuyla etkili olabildi.
Dekorun yaratımı Çek tasarımcı Josef Svoboda’ya dayanıyormuş. Macerata Festivali ve Pergolese Vakfı’nın işbirliği ile hazırlanan tasarım Henning Brockhous rejisi ve ışık tasarımı ile gerçekleşmiş. Arkadaki aynalı panoya hayran kaldığım halde sahne önünde, Giancarlo Colis’in kostüm tasarımındaki kırmızı renklerden yoruldum.
Devlet Opera ve Balesi yönetiminin önünde şimdi artık Aspendos Opera ve Bale Festivali var. İlk kurulduğu günlerden beri giderek zenginleşti, sınırlarımız dışında ilgi topladı. Ne yazık ki son yıllarda çaptan düşmüştü. Yazın ortası geldi ama bu yılki program da henüz duyurulmamış. Umarım yeni genel müdür Murat Karahan’ın enerjisi çarpıcı temsillerle yeni bir atılıma yol açar. Bu yıl 25’incisi düzenlenecek. Bunun da kutlamalarını yurtiçine ve yurtdışına duyurmak gerekir.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
En Çok Okunan Haberler
- Op. Dr. Dericioğlu başında poşetle ölü bulundu
- 500 bin TL'nin aylık getirisi belli oldu
- Suriyeliler memleketine gidiyor
- Yaş sınırlaması Meclis’te
- Marmaray'da seferler durduruldu!
- Suriye'de herkesin konuştuğu ölüm listesi
- İlber Ortaylı canlı yayını terk etti!
- Apple'dan 'şifre' talebine yanıt!
- Erdoğan'dan işgale 'isimsiz' tepki
- Suriye'nin yeni başbakanından ilk açıklama