Feyzi Açıkalın

Evet, Alanya’nın hem huyundan hem suyundan

14 Aralık 2020 Pazartesi

Türkiye Süper Lig’in lideri Alanyaspor’un dünkü Beşiktaşı galibiyeti sonrası, NTV’de Rıdvan Dilmen’in yorumlarını dinliyordum. Alanyaspor’un başarıları konusundaki çekincesini bir türlü elden bırakamayan değerli spor yorumcusu, “Alanya’nın huyundan mıdır, suyundan mı bilmiyorum, bütün oyuncular o şehirde en üst düzey performanslarını sergiliyorlar” dedi.

Rıdvan Dilmen tabii ki yanıtımı duymadı. Ona, “Bunu sen bileceksin Rıdvan. Son üç yılın ortalaması alındığında Türkiye Süper Lig’nin en istikrarlı futbolunu sergileyen Alanyaspor’un başarısının ardındaki nedeni sen inceleyeceksin” dedim. O sırada henüz Çağdaş Atan basının önüne çıkmamış, “Soru yok mu arkadaşlar?” rezilliği yaşanmamıştı…

Alanya bu konuda yani kendisini tanıtamama, anlatamama konusunda çok çekti. Kitle turizmine en erken başlayan kasabalardan birisi olarak ulaştığı sonucu da bir türlü İstanbul basınına, dolayısıyla sermayesine anlatamamıştı. Hala da anlattığı söylenemez…

Bunda Alanyalının da suçu vardı. Çok çabuk zenginliğe ulaştıran turizm kazançlarıyla şımaran Alanyalı, özelde İstanbul’a kendisini tanıtma gereksinimini duymadı. Bu konuda lobi çalışmalarına girmedi. Dolayısıyla, yıllar içinde  gelişen haber ağlarının sunduğu, şehire ilişkin acayipliklerle İstanbul’da tanındı. Böylece hakettiği değeri hiç bulamadı.  

Gelelim Rıdvan’ın, aslında yanıtını hiç de merak etmediğini zannettiğim sorusuna… Boş verelim Alanyaspor’un her küçük yerleşimde olduğu gibi şehrin vazgeçilmezi, dokunulmazı olmasına; üstünden güç devşirilmesine; siyaset de dahil her türlü kullanıma açık hale getirilmesine. Böylece gücüne güç katmasına… Gelin Alanya’nın kendisini konuşalım.

Türkiye artık bölünmüşlüğü yaşıyor. Hele de küresel salgın sonrasında artık sınırlar iyice keskinleşti. İnsanlar kendilerini iyi ve güvencede hissettikleri birliktelikleri kurmaya çalışıyorlar. Güvenlik adaları oluşturuyorlar.

Alanya özellikle 1990 sonrası inanılmaz bir iç ve dış göç aldı. Alanya doğumluların oranı yüzde otuzun altına indi. Kırsalıyla birlikte 300 binden fazla nüfusa sahip ilçede 20 binin üstünde yabancı yerleşik nüfus yaşıyor. 

Olağandır ki bu çeşitlilik şehire müthiş renk katıyor. Ama şehirdeki farklı kimlikler arasında bir geçişkenlik yok. Bunun bir nedeni, göç edenlerin kendi aralarındaki ya da şehrin yerlileri ile maddi çıkarlarının çatışması olarak görünüyor. Ya da ayrı dinsel inanışlar, insanları farklı odaklarda buluşmaya itiyor. Dolayısıyla bir zenginlik olarak görülmesi gereken bu kültür çeşitliliği bir yarar sağlamıyor.

İlçenin güç odakları ise maddi çıkarları söz konusu olduğunda “uygarlıkların birliği, kardeşliği” adı altında her türlü etnik yapı, hemşehri derneği, dini örgütlenme ve değişik ulusların şovenistleriyle pek güzel işbirliğine gidebiliyorlar. 

İşte böylesine bölünmüş ve herkesin kendi yaşamını kurguladığı, bundan da bir rahatsızlığın duyulmadığı şehirde Alanyaspor’un özellikle yabancı futbolcusunun işi çok kolaylaşıyor. Hele ailesi ile gelenler kendi içlerindeki gettolarını çok kolay kuruyorlar. Belirli sayıdaki nitelikli restoran ya da alışveriş merkezinden başka kentli ile teması olmadıkları için, olumlu ya da olumsuz etkileşime girmiyorlar.

Köklü bir futbol geçmişi, dolayısıyla kültürü olan İstanbul benzeri şehirlerde olduğu gibi futbolcuyu baskı altında tutabilecek “futbol bilirkişisi” Alanya’da yok. Takımın yöneticisi, amigosu; önden, arkadan yöneteni beklentiyi az tutup, takımın her fazla gösterdiği performansı ayakta alkışladığı için futbolcu hiç gerginliğe girmiyor.

Alanya bir rehabilitasyon merkezi, bir huzur evi özelliğiyle futbol camiasında tanınmışken, kendisini kanıtlamak isteyen hırslı ve idealist teknik direktörüyle,  futbolcularıyla başarıdan başarıya koşuyor.

Bir de, Alanya güzel yer be kardeşim Rıdvan…



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları