Feyzi Açıkalın

Evet, “Tarıma hücum” ama…

09 Haziran 2020 Salı

Yerel bir gazete olan Yeni Alanya’nın pazartesi günkü manşeti böyleydi. İsmail Küçükkaya’nın da Fox TV’de ekrana taşıdığı konu, gazetede işlenirken bazı noktalar açıkta kalmıştı…

Öncelikle şunu söylemeliyiz ki; evet tarıma bir hücum, özellikle koronavirüs döneminde oldu. Peki tarıma yönelişteki bu pay nasıldı? Kırsalın küçük ölçekli tarım yapan insanı mı, yoksa büyük sermaye sahibi mi bu yönelişte daha fazla yer almıştı?

Biliyoruz ki, AKP’nin “kırsal alandaki insanı yerlerinden yurtlarından ederek kentlerde ucuz iş gücü sağlama adına (da) hayata geçirdiği yerel yönetimler yasası sonucu”, özellikle genç ve vasıfsız insan şehirlere göç etti.

Böylelikle “köylülükten kurtulma” adına uygulanan bu projede, kırsalda tarım yapacak genç iş gücü kalmadı. Tarım ürünleri de bu hükümetin politikaları gereğince para etmeyince, köylü tarımı bırakıp, devletin yardım adı altında verdiği sadaka ile yetindi.

Kırsaldan şehire akın eden genç insanlar oteller başta olmak üzere turizm sektöründe çalışmaya başladı. Koronavirüs salgını tam da turizm sezonunun başlangıcına denk gelince, zaten altı aydır boşta olan bu insanlar işsiz kaldı.

Avara kalan” iş gücü kırsaldaki yaşamlarını hatırlayıp orada tarım yapmaya yöneldiler. Mütevazi ölçekte de olsa atalarından kalan arazilerini değerlendirmeye koyuldular. Bu anlamda salgının yararı olmuştu.

Asıl konu ise daha büyük ölçekte yapılan tarımdır. Ve hatta buna “Çakma ağa tarımı” da diyebiliriz… Koronavirüs günlerinde değil ama birkaç yıldır, Alanya benzeri Akdeniz yerleşimlerinin büyük sermayederi zaten tarıma yönelmişti. Devletin bu konudaki kredi teşvikleri kent zenginlerini tarıma yöneltmişti.

Şimdilerde ise durum daha farklı… Artık konu yerel üretici sınırlarını aştı. Türkiye’nin her köşesinden Alanya’da tarım arazisi kiralamak istekleri gelmeye başladı. Alanya merkezde değil ama doğuda Gazipaşa’ya, batıda ise Manavgat ve Serik dolaylarındaki düz ve daha bitek arazilere tarım isteği yoğunlaştırıldı.

Artan talep üzerine arazi kiralama ücretleri dönüm başına 2.500 liraya kadar yükseldi. Özellikle miras yapılıp bölüşülememiş düşük gelirli kırsal insanının elindeki araziler, tarım için kiralanmaya başladı.

Kapalı muz serası yapmak için dönüm başına, müştemilatı ile birlikte gereken 70 ile 100 bin lira arasındaki parayı ancak büyük sermaye sahibi verebileceği için sözü edilen aile arazisi 15-20 yıllığına elden çıkarıldı.

Devletin Ziraat Bankası’nın 0,49 faiz ile verdiği krediler (artan talep üzerine) 2,5 milyon lira sınırlamasına rağmen çok sayıda kullanım gördü. Devlet muz ithalatını yasaklamış, fiyatları artırmıştı. Tam da kapalı muz tarımına geçme zamanıydı. Muz fiyatı 3 liranın altına düşmediği sürece kazanç gelecekti.

Ama burası Türkiye’ydi. Nisan başında İran’a gitmekte olan koskoca bir gemi hastalık nedeniyle durduruldu. İçinde binlerce ton muz vardı. Her nasılsa o gemi Mersin limanına yanaştı ve Türkiye iç piyasasına o muzlar sunuldu. Sonrası tahmin edildiği gibiydi; muz fiyatları birden düştü.

Avokado tarımı ise devlet arazileri, özellikle orman vasfındaki toprağın talan edilmesi ile sürüyordu. Alanya’da konuyla ilgilenen herkes hangi bölgedeki netameli(!) arazinin kim tarafından kiralandığını iyi biliyordu.

Şimdilerde ise bir taraftan muz, avokado gibi ürünlere hücum varken, diğer taraftan da muz seralarını elden çıkarmak isteyenlerle dolu bir piyasa var. “Bilmediği bir konuda, yalnızca moda olduğu ve elindeki kredi teşviğini daha zengin olma sevdasında kullanmak için” yatırım yapanlar, yok “yeterli derinlikten su çıkmadı, yok arazi verimli değildi” diye tarımdan vazgeçiyorlar…

Sonuçta; köylüyü hem yerinden, yurdundan, toprağından edip hem de şehirlere göçürüp, onların arazisine konarak yapılan tarımın bir ahı olacaktır. Köylü şimdi farkında olmasa da “zenginin yeni oyuncağı tarım topraklarının” değerini sonra anlayacaktır…



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları