Feyzi Açıkalın

Gelişmiş Bölge Sığınmacısı

30 Eylül 2022 Cuma

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Etlik Şehir Hastanesi açılış töreninde konuşurken, ne alakaysa sığınmacılardan da bahsetmişti. Erdoğan ülkemizin sadece savaş bölgesinden kaçanların değil, “gelişmiş bölge vatandaşlarının” da adeta sığınağı haline dönüştüğünü söyledi.

Haklıydı Cumhurbaşkanı; ülkemizin turistik bölgeleri özellikle Alanya en az 50 yıldır, onun Batılı diye adlandırmaktan kaçındığı gelişmiş bölge insanını konuk etmekteydi. Batı’nın 60 yaş üstü insanları, radikal kararlar alarak kendilerine Alanya’yı yurt edinmişlerdi.

Cumhurbaşkanının sığınak tanımına tam uyar mı bilinmez ama 1970’lerde şehre ilk yerleşen nüfus olan Almanlar, Batı’dan bir anlamda kaçarak, beldenin bozulmamışlığı ve sıcak kanlı insan yapısına sığınmıştı. Almanlar hızlı ve telaşlı hareket eden ama asla dakik olamayan Türk insanını başlangıçta yadırgasa da, onun diğer gelişmiş hasletlerinin yüzü suyu hürmetine iyi uyum sağladılar.

İlk düş kırıklıkları, birkaç aylığına ayrıldıkları Alanya’ya geri döndüklerinde, asla önü kapanmayacak diye satın aldıkları evlerinin kapısından geçirilen çevre yolu oldu. Şehri, orada gömülmeyi isteyecek kadar çok sevmişlerdi ama çocuklarını bir türlü Alanya’ya getirmeye ikna edemiyorlardı.

Sonra İskandinavlar geldi. Birkaç ev alanları bile oldu. Onlar da Almanlar gibi, bir bölümü şehirle mutlak uyum sağlasa da, çoğunlukla kendi cemaatlarını oluşturdular. Uyanık olanları Türklerle iş yeri açtı, daha ruhani olanları bir sosyal buluşma alanı olarak kiliseyi seçti. Özel günlerini misal Norveç, İsveç boyunduruğundan kurtuluşunu(!) kendi milli bayramını kutlamaktan kaçınan şehir protokolü ile birlikte geçirdiler.

1990 sonrası sıra Ruslarda idi. Araya İrlanda gibi sayıca azınlık ama örgütlenme açısından güçlü uluslar geldi. Söz gelimi İrlandalılar bir siteyi olduğu gibi satın alıp içerde Türklere kuş uçurtmadılar. İlk gelen Ruslar farklıydı. Şehre her anlamda kalite geldi. Yabancılarla ortaklaşa gerçekleştirilen Noel Pazarı gibi kutlamalarda kadim Rus sanatı günü kurtarmaya yetiyordu.

AKP iktidarının artık yüzünü belli etmeye, Batı ile restleşmeye başladığı 2010 yılı sonrasında Alanya’nın yeni konukları Araplar, İranlılar ve Batı’da yaşayan Müslüman halkları oldu. Ardından ülkeleri istilaya uğrayan Ukraynalılar ve yeni dalga Ruslar geldi. İlginçtir, Alanya şimdiye değin onlar için bir çatışma alanına dönmedi. Hayatta kalma savaşında olan Rus ve Ukraynalıların çatışacak mecali yok iken, emlak sektöründe iş tutanların bırakın çatışmayı, işbirliği bile söz konusuydu…

Ama ikinci dalga Rus ve yeni Ukraynalılar’ın, herkese olduğu gibi yerli halka da olan kaba ve sert davranışları dikkat çekmeye başladı. Örneğin, bir Türk dişhekiminin kliniğinde çalışan Ukraynalı kadın hekim, arabasının önüne park eden Alanyalıya, özür dilemesine rağmen Türkçe “öküz!” diye hakaret edebiliyordu.

Yabancıların çoğunluk olduğu bir sitede toplantılara katılmadıktan sonra, bağırarak hesap soruyor ya da yat limanında ne denli zengin olduğunu kanıtlamak için satın aldığı teknesiyle ilgili sıklıkla problem çıkarıyordu. Ukrayna ve Rus plakalı lüks arabaların Alanya şehir trafiğindeki kaba sürüşleri herkesin ağzındaydı.

Velhasıl, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bahsettiği “gelişmiş bölge vatandaşları”, zaten kendisince düşman bellendikten sonra Alanya’daki evlerini satarak ülkemizi terketmeye başlamışlardı. Rus ve Ukraynalılardan gördüklerini belirttikleri kabalıklar onların geri dönüşünü hızlandırdı. Bizi Slavlarla şehirde başabaşa bıraktılar. Soru aslında şuydu: Yeni dalga Rus ve Ukraynalılar, böyle davranarak bu şehirde ancak ayakta kalınabileceğini mi düşünüyorlardı ve bu duyguyu onlara biz mi vermiştik? Yani denetimden ve hesap verilebilirlikten uzak, yerel halkın her şekilde onları kabullenmeye zorlandığı bir şehir miydi Alanya?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları